Çiftlikte Hayvancılık Faaliyetleri Cemiyetin et ihtiyacı büyük oranda Adapazarı ve Eskişehir'de bulunan çiftliklerden karşılanırdı. Kimi zaman da bu bölgelerdeki diğer çiftliklerden satın alınarak et talebi olan bölgelere gönderilirdi. Savaş yıllarında özellikle hastane, aşevleri ve İstanbul halkı için et ihtiyacı artınca Sarayönü'nde faaliyete geçen çiftlikte hayvancılık yapılması düşünüldü. İlk olarak, buraya Eskişehir ve Adapazarı çiftliklerinden hayvan sevk edildi ve bu şekilde çalışmalar başladı.
Bu bölgelerden Sarayönü'ne hayvan sevki trenle yapılıyordu ve istasyonlarda kolluk kuvvetleri tarafından yapılan kontroller esnasında bir sorun çıkmaması için hayvanların başında giden görevliye bir pusula veriliyordu. Pusulada askerî ve mülkî amirlere, sevkiyat esnasında gerekli kolaylığın sağlanması tembih ediliyordu.
Bu şekilde çiftliğe gelen hayvanlar cins, yaş ve rengine göre demirbaş numarası verilerek defterlere kaydediliyor ve bu kayıtlar cemiyet merkez-i umumîsi tarafından talep edildiğinde gönderilmek üzere hazır bulunduruluyordu. 1918 yılının ortalarında çiftlikte toplam 60 hayvan bulunuyordu.
Çiftlikte bu hayvanlar besi olarak ayrı bölümlerde tutuluyor ve ihtiyaç olduğunda kesilmek ve cemiyetin ihtiyaç duyduğu bölgelere gönderilmek üzere bakımları yapılıyordu. Bir de kesime hazır veya satılıp geliriyle diğer ihtiyaçların giderilmesi için bakılan hayvanlar vardı. genelde yaşlı hayvanların satış veya kesim için hazır tutulduğu görülmektedir. Bu hayvanların büyük bir kısmı cemiyetin diğer bölgelerdeki çiftliklerinden gönderilmiş, bir kısmı
da çevre köylerde yaşayan halktan satın alınmıştı.
Çiftlik yönetimi hayvanların günlük sarfiyat tabelasını defterlere kaydettiğinden bir büyükbaş hayvan için kullanılan saman ve arpa miktarını tespit edebiliyoruz.
Yaklaşık 12.000 dönümlük bir arazi üzerinde ziraat yapmak için açılan Sarayönü Çiftliği, Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin gıda ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamıştır. Çiftlik 1917 yılı sonunda 8.145 kuruşluk bir üretim yapmıştı ki, ziraate Ekim-Kasım aylarında başlandığı ve ekim için mevsim uygun olmadığı halde bu oranda bir üretim yine de yeterli kabul edilebilir.
Ziraat yapılacak arazinin bir sonraki yıla hazırlanması, traktör ve diğer tarım aletlerinin maksimum kullanılması ve onlarca işçinin istihdam edilmesi gibi hususların etkisiyle 1918 yılında ise 230.899 kuruşluk bir üretim yapılmıştı. İkinci yıl, belki tecrübenin de etkisiyle, tarımsal faaliyetten maksimum verim elde edilmiş ve cemiyetin gıda ihtiyacı bir nebze de olsa
karşılanmıştı.
Çiftlik yönetimi 1919 yılında hasat edilmek üzere 2.300 dönümlük araziye buğday ekmiş ve yaklaşık 10.000 dönümlük araziyi de sürmüş (nadas) iken Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanması üzerine cemiyet, Sarayönü'ndeki faaliyetlerine son vererek bütün bu ekili ve nadas arazileri Konya Muhacirîn Müdüriyeti'ne devretmiştir.
Sarayönü Çiftliği, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin başta İstanbul olmak üzere memleketin dört bir yanındaki fukaraya yemek ulaştırmak, hastanelerin gıda ihtiyacını karşılamak ve her şeyden önemlisi cephelerde düşmana karşı mücadele veren orduya un, fasulye, nohut, mercimek ve sebze temin etmek için açtığı çiftliklerden birisi idi.
Yaklaşık bir yıllık faaliyet döneminde ziraî üretimin yanında hayvancılığın da yapıldığı çiftlikte yüze yakın insan istihdam edilmişti. Tuzla, Beykoz, Eskişehir ve Adapazarı gibi bölgelerde açılan çiftliklere kıyasla oldukça iyi bir üretim kapasitesine ulaşan Sarayönü Çiftliği,
cemiyetin gıda ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamıştır.
Nitekim 1918 yılında cemiyete sağladığı hububat miktarı bakımından Sarayönü Çiftliği Tuzla'daki çiftlikten neredeyse on kat daha fazla üretim yapmıştı ki, savaş yıllarında böylesine bir üretim miktarı bile çiftliğin cemiyet için ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.
1917 yılının sonlarında faaliyete başlayıp Mondros Mütarekesi'nin akdiyle kapatılan Sarayönü Çiftliği'nde yaklaşık bir yıl boyunca 12.000 dönümlük bir arazide ziraî üretim yapılırken ahırlarda ise 100'e yakın hayvan beslenmişti. Tarlalardan hasat edilen hububatın bir kısmı çiftlikteki mutfak için ayrılmış, büyük bir kısmı ise Hilal-i Ahmer ambarlarına gönderilmişti.
Aynı şekilde, çiftlikte beslenen hayvanların bir kısmı kesilerek çiftliğin et ihtiyacı karşılanırken, bir kısmı satılmış, bir kısmı da Hilal-i Ahmer'e ait aşevleri ve hastanelerde kullanılmak üzere farklı bölgelere sevk edilmişti.
İdarî personel dışında çiftlikte makinistlerden işçilere, koruculardan amelebaşı ve çavuşlara kadar pek çok alanda istihdam edilen insan olmuştur.
(Kaynak: Araştırmacı Muttalip ŞİMŞEK)