Arapların dini merkezi, daima Mekke idi,
Kutsi hatıralarla dolu, mübarek bir beldeydi.
Hazret-i İbrahim ve İsmail'in bina ettiği,
Mukaddes Beytullah,Kâ'be-i Şerif Mekke'de idi.
Allah'ın evi Beyt-i Şerif, mübarek bir makamdı,
Tüm Araplar hac maksadıyla, oraya koşarlardı.
Uzak diyarları aşarak, oraya geliyorlar,
İçi putla dolu olsa da, ziyaret ediyorlar.
Yavaş yavaş Hazret-i İbrahim'in dininden,
Ayrılsalar da, Kâ'be kaybetmemiş kutsiliğinden.
Tevhid dinden ayrılıp,putperestliğe dalsalar da,
Kâ'be'yi kutsal sayıp, tavaf ederlerdi orada.
İçi yüzlerce putla dolu olsa da, tüm Araplar
Tarafından ziyaret edilmiştir, olsa da putlar.
Böylece Mekke, ticaret hayatında bu sayede,
Mühim bir yer işkal etmiştir, Kâ'be'nin sayesinde.
Hem ziyaret, hem ticaret için gelenler çoğalmış,
Mekke Arap yarımadasında, bunlarla ün almış.
Sadece Arabistan'ın dini merkezi olmamış,
Aynı zamanda Mekke, ticaret merkezi sayılmış.
Ticaret yerleri olması sayesinde kervanlar,
Buradan geçer, Yemen ve Suriye'ye yol alırlar.
Kızıl Deniz'den seksen kilometre içeridedir,
Dağlık bölge olup, etrafı dağlarla çevrilidir.
Burada ki Kâ'be, Araplara mukaddes sayılır,
Orası sadece, ibadethane diye tanınır.
Kur'an-ı Kerim, insanlar için kurulan Kâ'be'nin,
Haber veriyordu, mübarek olduğunu o Beyt'in.
Bina ettiklerini de Kur'an'dan öğreniyoruz,
İbrahim ve İsmail'in yaptığını biliyoruz.