MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Azerbaycan'ın Karabağ'da başlattığı antiterör operasyonuna ilişkin, "Karabağ Türk'tür, Türk'ün yurdudur, can Azerbaycan'ın ayrılmaz, ayrılamaz, koparılamaz vatan toprağıdır. Ermenistan aklını başına almalı, ateşle oynamaktan vazgeçmelidir." dedi.
Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde toplanan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK) sonrası basın toplantısı düzenledi, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ABD'nin Ermenistan ile ortak tatbikat düzenlemesinin, gayrimeşru Ermeni güçlerinin Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde yaptığı seçimlerin bölge barış ve huzuruna kastettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Ermenistan, Birleşmiş Milletler Konseyi kararları ile AGİT ilkelerini ihlal etmektedir. Karabağ Türk'tür, Türk'ün yurdudur, can Azerbaycan'ın ayrılmaz, ayrılamaz, koparılamaz vatan toprağıdır. Ermenistan aklını başına almalı, ateşle oynamaktan vazgeçmelidir. Barış görüşmelerini sekteye uğratacak, istikrar arayışlarını boşa çıkaracak her provokasyonun ağır sonuçlarına Erivan yönetimi, yeri ve zamanı geldiğinde tekrar katlanmak durumunda kalacaktır. Türkiye'nin, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını tehdit eden zora dayalı kanun ve kural dışı muamele ve müdahalelere direnmesi iki devlet, tek millet onurunun bir icabıdır. Soydaşlarımız yalnız değildir. Karabağ karanlığa çekilemeyecektir. Azatlık Türk'ün ve Türk yurtlarının ezeli ve ebedi kaderidir."
"AB süreci taşınması imkansız hale gelen zelil bir hamuleye dönüştü"
Türkiye'nin öngörüsü ve manevra kabiliyeti yüksek bir dış politika icra ettiğini vurgulayan Bahçeli, "Köklü diplomasi geleneğine sahip Türkiye, dış politikasında coğrafi konumu, tarih zenginliği, güçlü kurumları, kadim millet varlığı, ahlaki ve manevi müktesebatı başta olmak üzere birçok yerli ve milli unsurdan beslenmektedir. Türkiye göz ardı edilecek, mesela planlanan Hindistan-Orta Doğu ve Avrupa ekonomi koridorunda ihmal edilecek bir ülke değildir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, kıtaların kesişme noktasında bulunduğuna dikkati çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
"Kutup yıldızı gibi parlayan Türk kuşağı hem bölgemize hem de dünyaya barış, huzur ve istikrar vadetmektedir.
Artık sahada ve masada sözü geçen, sözü dinlenen, ne diyeceği merak uyandıran bir Türkiye gerçeği vardır ve gün geçtikçe bu yalın gerçek kökleşmektedir. Ancak Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bugüne kadar bir türlü istikrar kazanamamış, karşılıklı hak ve çıkarlara saygı esasına dayalı bir seyir izleyememiştir. Ankara Antlaşması'nın imzalandığı 12 Eylül 1963 yılından bu tarafa, yani tam 60 yıldır bir aldatma ve oyalama süreci devamlı canlılığını korumuştur. Bu tek yanlı, peşin hükümlü, dışlayıcı, dayatmacı, hakkaniyetten uzak, ötekileştiren, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye yarayan, irademizi ve milli haysiyetimizi zedeleyen Avrupa Birliği süreci artık taşınması ve tahammülü imkansız hale gelen zelil bir hamuleye dönüşmüştür."
Bahçeli, Avrupa Parlamentosu'nda 13 Eylül'de kabul edilen Türkiye Raporu'nda, "Mevcut şartlarda Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin yeniden başlatılmayacağı" ifadesine yer verildiğini hatırlatarak, "Brüksel oradaysa Ankara buradadır. Katılım sürecine artık kim katılıyorsa katılsın, hepsi onların olsun, sabah akşam katılım çetelesi tutsunlar, katılımlarını da müzakerelerini de bastırsınlar başlarına, kıstırsınlar dişlerine, biz Türkiye Cumhuriyeti'yiz, biz Türk milletiyiz." dedi.
Söz konusu raporda, Türkiye ile tam üyelik yerine "stratejik ortaklık" önerisinin de gündeme getirildiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Akıllarınca bizi avutarak bağımlılığın yörüngesinde tutmayı istiyorlar. Ankara'da bulamadığımızı Brüksel'in kapı önlerinde arayalım istiyorlar. 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'da yapılan konferansla Türkiye resmen Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerine başlamıştı. Yine aynı gün Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlanmıştı. Böylece, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gelgitli ilişki, çok önemli bir dönüm noktasını aşarak yepyeni bir sürece girmişti. Katılım müzakerelerinde şu ana kadar 16 fasıl müzakerelere açılmış, bir tanesi de geçici olarak kapatılmıştı. Bazı üye ülkelerin siyasi blokajları ve Kıbrıs sorunu müzakere sürecini rehin almıştı. 2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılmışken, açılmayan fasılların büyük bir bölümü üye ülkelerin siyasi dirençlerine takıldığı için, 2010-2013 döneminde yalnızca bir fasıl müzakereye açılabilmişti. Hatta 17 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye ve Avrupa Komisyonu arasında pozitif gündem başlatılmış, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından bazı önemli konulardaki işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi hedeflenmişti."
"Vakit, Brüksel macerasına son vermenin vaktidir"
AB'nin, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında Türkiye'ye karşı sergilediği "dayanışma eksikliği, terörle mücadeleye şaşı ve soğuk bakışı"nın ilişkileri olumsuz etkilediğini dile getiren Bahçeli, "Ne yapılırsa yapılsın, Türkiye-AB arasındaki güven bunalımı, Brüksel merkezli subjektif yargılar aşılamamıştır. Türkiye'ye üçüncü sınıf ülke muamelesi yapılması, her seferinde açılmayan, açılsa da bir türlü kapanmayan fasıllarla müzakerelerin yıpratıcı ve yorucu seyri milli gururumuzu defalarca incitmiştir." diye konuştu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında karşılıklı güvenin yeni baştan inşası için düzenlenen 26 Mart 2018 tarihli Varna Zirvesi'nden de bir sonuç alınmadığını belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Avrupa Birliği, Rumların ve Yunan tezlerinin ambargosu altında Türkiye'nin tarihi haklarından ve egemenlik çıkarlarından vazgeçmesi için sürekli yeni engeller çıkarmıştır. Türkiye'nin tarihine, milli ve manevi değerlerine sırt dönmesini, yani varlığını kesin olarak reddetmesini projelendirenler, müzakere havucuyla tek yanlı bağımlılığı sürekli hale getirmek için uğraşmışlardır. Yalnızca Rum ve Yunan komplosu değil, geri planda ABD'nin, Almanya'nın ve Fransa'nın bulunduğu potansiyel blok, Türkiye'nin birliğe girişini yapay bahanelerle devamlı kundaklamış ve kösteklemiştir. 2019 yılının ikinci yarısında, Rum yönetiminin ve Yunanistan'ın 'Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve KKTC'nin meşru hakları hilafına giriştikleri hidrokarbon sondaj faaliyetleri'ne verdiğimiz tepki sonrası AB'nin 'Birlik Dayanışması' adı altında ülkemize karşı aldığı kararlar tam bir çifte standart olarak tarihe geçmişti. Ardından Suriye'nin kuzeyindeki PKK/YPG yuvalanmasına karşı meşru mücadelemize yönelik AB'nin temelsiz suçlamaları üyelik müzakerelerini baltalamıştı. Açıkça söylemek isterim ki, Avrupa Birliğinin Türkiye'yi üye olarak kabul etmeye niyeti, böyle bir hedefi, samimi ve dürüst bir çizgisi, tutarlı, objektif ve ahlaki bir bakışı yoktur, hiç de olmamıştır."
Türkiye'nin bir yol ayrımına, bir karar vermenin eşiğine geldiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Gerçekten vakit Türkiye vaktidir, vakit Brüksel macerasına son vermenin vaktidir. Egemenliğimizin Brüksel'e, sahte yeryüzü cennetine devri diye bir şey söz konusu olamayacaktır. Avrupa Birliği madem bizi istemiyor, madem kırk dereden su getiriyor, madem gözünüzün üstünde kaşınız var diyor, o halde biz de onları dünden istemediğimizi, üyelik serüveninin bir an evvel noktalanması hususunda parti görüşümüzü aziz milletimizle paylaşıyoruz. Avrupa Birliğinin kirli, kindar ve tarihi hesaplarla ihata edilmiş müzakere defteri açılmamak üzere ister tek taraflı ister iki taraflı olsun mutlaka kapatılmalıdır. Bizim için Avrupa Birliği bitmiştir. AB'yle doğmadık, AB'siz de ölmeyiz. AB'yle var olmadık, AB'siz de yolda kalmayız. 60 yıl kaybettik, bir 60 yıl daha kaybedemeyiz, onun bunun ağzına bakamayız. Ülkemizi yargılayan, sinirlerimizi geren, milli şerefimize dil uzatan bir birlik yapısının isteseler de artık içinde olamayız, olmamalıyız. Dünya AB'den müteşekkil değildir. Türkiye tarihi referanslarıyla, medeniyet birikimiyle, müstesna kültür hazinesiyle, kardeşlik ve iyi komşuluk hukukuyla çevresinde dost kuşağı oluşturmaya mahir ve muktedirdir. Avrupa Birliğinin PKK'yı üye örgüt statüsünde saflarına almasının önünde de bir engel kalmamıştır."
"Avrupa Birliği işine baksın"
Bahçeli, NATO'nun da tartışılması, gerekirse yeni baştan ittifak hukukunun milli değerler kapsamında ele alınmasının bir zorunluluk olduğunu belirterek, "NATO'ya da mahkum olmadığımız herkesçe bilinmelidir. İsveç'in NATO üyeliğine şu şartlar altında MHP'nin olumlu bakması ise eşyanın tabiatına bütünüyle aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır. Cumhuriyet'in yeni yüzyılında iç ve dış kaynaklı tüm kamburlardan kurtulmak milli gayemizdir. Kimseyi uşak görmeyiz, hiç kimsenin de Türkiye'yi uşak mertebesine çekmesine müsaade etmeyiz." açıklamalarında bulundu.
Bölgesel ve küresel çapta Türkiye'ye saygıyla yaklaşan, karşılıklı hak ve çıkarlara saygı gösteren ülkelerle kucaklaşmak için yeni bir seferberlik süreci başlatılması gerektiğini dile getiren Bahçeli, "Bunlardan birisi olan Türk Devletleri Teşkilatı, tarih ile coğrafya kaynaştırmaktadır. Türk ve İslam toplumları Afrika ve Balkan ülkelerini de içine alacak şekilde yeni bir dünyanın yol haritasını çizebilecektir. AB işine baksın, kandıracak, müzakere çıkmazına sürükleyecek boynu eğik yeni ülkelerin peşine düşsün, bizden de sonuna kadar uzak dursun." dedi.
Yeni anayasa
Yeni anayasa tartışmalarına yönelik de değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti'nin, yepyeni bir diriliş ruhuyla darbe anayasasının yerine herkesi kapsayan, geniş katılımlı, demokratik, insan hak ve hürriyetine bağlı, devlet ve toplum hayatının hassasiyetlerini özümseyen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile uyumlu, milli ilkelerle bütünleşmiş bir anayasayla yeni yüzyıla mühür vuracağına inanıyoruz." diye konuştu.
Partisinin buna hazır olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi:
"Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünde 100 maddelik anayasa teklifimizle de hazırlıklarımız tamamlanmış, bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaşılmıştır. Cumhur İttifakı olarak başaracağımızdan kuşku duymuyorum. Türkiye, dünyanın parlayan yıldızıdır. Dünyadan Türk’ü ve Türkiye'yi çekip çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmayacaktır ve dünyanın kalbi de Türkiye'den, Türk dünyasından atacaktır. Yaşasın Türk milleti, yaşasın Türk vatanı. Var olsun Türkiye Cumhuriyeti." (AA)