Rabiul evvel ayının, onikinci gecesi,
Tanyeri ağardığı gün, günlerden Pazartesi.
Beşyüzyetmiş bir yılı,Mekke'de bir güneş doğdu,
Doğan bu güneş, bütün kâinatı nûr'a boğdu.
Bütün bu alem,bu kâinat,bir başka alem oldu,
Bütün cihanı aleme, her tarafa nûr doldu.
Kâinatın ezelden beridir, müştâk olduğu,
Fahri âlem,Hazret-i Muhammed Mustafa doğdu.
Geceler içinde bu gecenin, benzeri yoktur,
Dünyanın azâmetli olayı, bu gün olmuştur.
Hıristiyanlar,Yahudiler,Kahinler,Müşrikler,
Bütün insanlık, bütün âlem bu geceyi bekler.
Amine Hatun'un zahmet çekmeden doğurduğu,
Dedesine müjdeliyordu, nûr topu çocuğu.
Torununun doğmasına dedesi seviniyor,
İsim koymak için, adına ziyafet veriyor.
Müşrikler bu çocuğun ismi nedir, diye sordu,
Muhammed ismini duyunca müşrikler şok oldu.
Senin ecdadında böyle isim yoktu diyorlar,
Bu ismi koymaktaki maksadını soruyorlar.
Abdulmuttalip dedi:''Umarım O'na gökte Hak,
Yeryüzünde pek çok mehdü sena edecektir halk.''
Bu gecenin sabahı, yeni bir devir açıldı,
Yeryüzünde küfür,zulüm ve şirk ortadan kalktı.
Ondört sütun birden yıkıldı, Kisrâ'nın evinde,
Rasül-i Ekrm'in doğduğu, mubârek gecede.
Kurudu,yok oldu gitti,koskoca Sava gölü,
Mecusilerin taptıkları ateşleri söndü.
Hakikat şu:Değil yıkılan Kisrâ'nın sarayı,
İran'ın serveti, ihtişamı ve saltanatı.
Mecûsinin ateşinden çıkan alev değildi,
Bizans'ın satveti ve Çin'in azameti idi.
Kuruyup giden, yok olan, Sava gölü değildi,
Bütün dünyadaki küfür ve ilhâd ateşiydi.
Putperestin tahakkümü,zerdüştlüğün küvveti,
Bütün Hristiyan âleminin tegallübü idi.
İhtilâf etselerde ay ve günde tarihçiler,
Doğdu,bütün insanlığın beklediği Peygamber.