Anadolu kurak iklimdir.
Yazları kurak, kışları soğuk geçer.
Sıcağa ve soğuğa direnen insanımız, buna ‘Bozkır iklimi’ der.
Anlatırken; yağmura, yeşile ve ılık havaya hasretini dillendirir.
İlkbaharı çok sever.
Sonbaharı da, yazın uğurlanış mevsimi olarak görür.
Kış hazırlıklarını yapsada, Eylül’ün geçmesine gönlü razı olmaz
Duygularını şiirlere döker
Hazan mevsimi der.
İklim şartları, ülkelerin şarlatanları sorunlar yumağı oluştursa da;soğuğa doğru hızla giden günlere rağmen,Türk insanı Sonbaharı hep sever
Ülkesini, insanını sevdiği gibi sever.
Liseden sınıf arkadaşım göndermiş. Önce alıntı olduğunu belirttiği
“Vakit Eylül vaktidir.
Çaylar dem tutar,
Kahveler bir başka kokar bu mevsimde.
Yavaşlar herşey
Yavaşlar zaman yazın coşkusuna inat
Durup dinlenme,
Doğanın renklerini izleme vaktidir.
Vakit Eylül vaktidir...” şiiri paylaşmış, ardından da amatörce yazdım diye ifade ettiği sonbahar da kendisini daha iyi gösteren eski evleri anlatmış.
Bizde bugün arkadaşımın yazısıyla eskilere dalalım
Penceresi ahşap,boyaları dökülmüş,perdeleri özenle patiskadan dikilip,el emeği dantelle süslenen eski ama yaşanmış anılarıcanlı tutan böyle evler az da olsa kaldı..
Henüz onlara plastik çerçeveler, renkli alımlı perdeler uğramamış.
Sadeliğin ve geçmişin o mütevazi haliyle zamana ve yeniliklere meydan okuyor gibiler.
Camında tenekelere ekilen sardunyalar, yeni nesil çok alımlı çiçeklere göre daha az bakim ve özen isterler. Kışın ölseler de baharda köklerinden yeniden filizlenir,yaza merhaba derler..
Eski evlerin iç ve dış duvarları bembeyaz ucuz, ama mis gibi kokan kireç veya beyaz toprakla boyanır. Temel kısımları da kırmızı toprakla şekillenir.
Pahalı boyalar, yalıtım gibi masrafı yoktur. Hasırdan tavanları, ağaç üstüne kamıştan örtüleri ile, insanlar içinde rahat nefes alıp verir.
Mutfakları basit raflarla donatılır.
Kışın sobanın, her mevsim uykunun, ocaklarda pişen organik ürünlerin kokusuna ve tadına doyulmaz.
Kiminde küçük, kiminde de biraz büyük bahçeleri vardır. Kuyu ve çeşme her evin olmaz sa olmazıdır.
Kuyudan bahçe sulanır. Çeşmeden çamaşır ve bulaşık yıkanır.
Suların hepsi bahçeye akar.
Oluklardan boşa akmayan su, tasarrufa yol açar.
Sonbahar gelince yapraklar havada uçuşur. Bahçedeki kayısılar, cevizler, bademler, ayvalar, elmalar, armutlar yavaş yavaş yapraklarını dökmeye başlar.
Sebzeler, son ürünleriyle yaz ile vedalaşır.
Evin kışlık bakımı başlamıştır.
Pencereler, çatılar yıkık yerler tamir edilir.
Böylece, ayazlı gecelerin geleceği kış ayları da beklenir.
Şimdi betonlar, bu evleri mazi yaptı.
Bize de anı bıraktı.
Ağaçları kesilmemiş, toprak ve ahşabın yuva yaptığı bu evlerin yanından geçerken artık kimsesiz olduğunu anlarsınız.
Eskiden akrabalar ve komşularla dolup, dolup taşan, çocuk ve kuş sesleri ile cıvıldaşan bu evler sessizliğe bürünmüştür.
Yıkılmayı, yok olmayı beklerler.
Sonbahar gibi göçüp giderler.
Hazan olurlar.
Beton evler üstün gelmiştir.
Önce ağaçları kesilir, sonra kendisi kamyonlarla uzaklara dökülür.
Yıllar geçse de hep özlenirler.
Hasretlikleri Eylül gibidir.