Bir yılı daha geride bırakıyoruz.
2021 acısıyla, tatlısıyla, iyisiyle, kötüsüyle elveda diyor.
2022 tüm insanlığa merhaba diyor.
Koranavirüs salgını nedeniyle 2020 ve 2021 yılı ülkemizde olduğu gibi tüm dünya sağlıklı bir yıl olarak geçmedi.
İnşallah 2022 yılı hastalıkların, huzursuzlukların insanlardan uzak olduğu bir yıl olur.
Bir asırdır başta ABD, Çin ve Rusya olmak üzere sözde gelişmiş batılı ülkelerin sömürü planları yüzünden dünya insanları, sevgi, hoşgörü ve kardeşliği çok özledi.
Ülkelerinin yaptığı katliamlara seyirci kalan batılı insanların da; sınırlarına gelen göçmenlerin yaşadığı dramlardan etkilendiğini tahmin edebiliyoruz.
Tüm bu olumsuzluklar inşallah bu yeni yılla birlikte son bulmaya başlar.
Bu yıl, bizim için sevindiren gelişmeler de olmadı değil.
Sadece bazılarını paylaşayım.
Bir anda köpük gibi her tarafı saran döviz ve altın tepetaklak geldi.
Ticari piyasayı bozan spekülatif hareketler umduğunu bulamamanın yanında hüsrana uğradı.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TAPO) Sakarya Gaz Sahası Denizaltı Üretim Tesisleri, Denizaltı Nakil Hatları ve Kara Doğal Gaz İşleme Tesisi Entegre Projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu sonuçlandı.
2,5 milyon tonu ihraç olmak üzere, 2,6 milyon tonluk bor ürünleri satışı yapıldı. Buradan 1 milyar doların üzerinde satış rakamı elde edilerek rekor kırıldı.
Türkiye-Suriye sınır hattında petrol bulundu. Yaşanan gelişmelerin ardından Mardin, Siirt, Şırnak, Hakkâri ve Mersin'de petrol arama izni verildi.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz zengin doğalgaz yatakları bulunan Doğu Akdeniz de Yunanistan dahil batılı ülkelerin hakkımızı gasp etmeye yönelik oldu bittisine izin vermedi
Yerli aşımız Turkovac üretildi.
Terörün beli kırıldı.
Türk Devletleri Teşkilatı çalışmalarını hızlandırdı.
Karabağ Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Üzüldüğümüz olaylar da oldu.
Bunların içinde bazı bölgelerimizde etkili olan deprem, sel ve orman yangınları hepimizi çok üzdü.
İklim değişikliği tabiatı tehdit ediyor.
Biz insanlar artık yeni yılda daha aktif bir şekilde nefsimize pranga vurmalıyız.
Dünyayı kirletmeye devam edenlerle çok ciddi mücadele etmeliyiz.
Ülkemiz açısından da herkesin söylediği sözler çok önemli ama Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in şu sözlerini de dikkate almalıyız.
“Türkiye’nin bilimi ve teknolojiyi sürekli işlemesi gerekiyor. Son dönemlerde ithal edilecek bazı ürünlerde yaşanan sıkıntıyı gördünüz.
Yerli üretimde bilgi ve teknolojinin harmanlandığı bir yaklaşımı çok önemli buluyoruz. Yakın zaman önce bir anda herkes Doğu Akdeniz’e odaklandı. Kimi güçlerin Avrupa Birliği maskesi takarak Akdeniz’i bir AB Denizi ilan etmeye çalıştığını gördük. Herkesin orada olduğu bir dönemde Türkiye kendi haklarını koruyacağını net bir dille söyledi, hareket geçti. O dönemin ardından ihtiyacımız olan bazı ürünleri yurt dışından satın almak istediğimizde ‘Savunma sanayiinde, doğal gaz ve petrol aramalarında kullanılmayacak’ şeklinde şerh düşmeye başladı kimi ülkeler.
Bunları kesinlikle görmezden gelemeyiz. Bu nedenle de belirli bir seviyede ekosistemi oluşturmalı, üreticilerimizi desteklemeliyiz. Tabi ki her ürün için yüzde 100 yerli olsun diye bir yaklaşımımız yok. Ancak ülkemizde yapılabilecek ve içerideki maliyetleri aşağı çekilebilecek üretim, hammadde ve tezgahın Türkiye'de olması gerekiyor. Burada da anahtar kelime hacim ve maliyet. Eğer hacim oluşturamazsak maliyetler düşmez. Gelecek dönemlerde bu alanlara daha çok eğilmeliyiz.”
Biz devletimizin güçlü olmasını isteriz.
Hükümetler bugün var, yarın yok.
Tüm ürünlerdeki raf fiyatları anında yükseltenlere yönelik Ankara'nın Polatlı ilçesinde zabıta amirinin market yetkilisine söylediği şu sözleri de örnek alalım.
Market yetkilisine "Ürünlere her gün zam mı yapılıyor?" diye soran zabıta amiri, "Fiyatlar merkezden geliyor" yanıtı alınca, "O merkeze söyleyin bu kafayla devam ederlerse onlara ekmek yok. Ya bu fiyatları düzeltecekler ya da ekmek yiyemeyecekler"
Bir yıl daha yaşlandık.
İnsanlardan başka ‘yaşlanmasını kutlayan’ canlı yoktur sanırım.
En iyisi biz yine de kendimizi hesaba çekelim.