İnsanları bir arada tutan ana etkenlerin başında (ekmek kapısı) olan işin geldiği söylenir.
Başta Almanya olmak üzere yurt dışına gidişlerin de turistik gezi değil, iş için olduğu anlatılır.
Anadan, babadan, vatandan, yardan ayrı diye başlayan gurbet türkülerini söylettirende, iş için ayrılıklardır.
Ülkemizde de 80’li yıllardan sonra tarım toplumundan sanayi toplumuna doğru akış iç göçü tetiklemişti.
90’lı yıllarda başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’ne insanların akın akın gitmelerinin temelinde ekmek kapısı olan iş bulma ümidiydi.
Asırlardır köyünde, kasabasında, ilçesinde bir avluda yaşama alışkanlığı oluşturan aileler şehirlere göç vermeye başlamıştı.
Öncelikli olarak evlenen ve evlenecek gençler gurbete çıkmaya namzetti.
Ve öyle de oluyordu.
Evlatları ve torunlarının hasretine dayanamayan anne ve babaların göz yaşları ve ağıtlarından oluşan hüzünlü yaşamlarda başlıyordu.
Gidenlerin aylar sonra birkaç günde olsa köye gelişleri anlatılmaz yaşanırdı.
Aile bayram yapardı.
Önce ağıtlar, sonra doya doya kucaklaşmalar başlar, ardından da dip dibe oturarak yaşananlar paylaşılırdı.
‘Geçim derdi’ herkesi yatıştıran ve hatta alıştıran en güçlü mazeretti.
Ekmek kapısı denirdi.
Şehirler doldu.
Trafik, konut, nüfus yoğunluğu yüzünden yaşanmaz hale geliyordu.
Sanayi tesisleri de öylesine artıyordu ki, Organize Sanayi Bölgeleri yetersiz kalmaya, işçi için de şehre yakın yerlerden taşıma yapmaya başlanmıştı.
Artık iş için gidenlerde, iş veren sanayicilerde, şehrin idarecileri de, siyasiler de çözüm arayışına çoktan girmişti.
Köye dönüşler özendirilmeye başladı.
Destekler vaad ediliyordu.
Ülkemizin en önemli şehirlerden olan Konya, yine bu işe de öncülük ederek Organize Sanayi Bölgelerini ilçelere taşımayı başardı.
Yani iş için şehre gidenler geri dönüp, Konya modeliyle ilçelerindeki fabrikalarda çalışacaklar.
Gurbet acısı olmayacak.
Şehre göç duracak.
Hatta tersine dönecek.
Bu model tüketici nüfusuna dönüşen insanları, yeniden köylerinde bırakıp gittikleri tarım ve hayvancılık üretimine de katkı sağlattıracak.
Başladı mı?
Sarayönü ilçesinde başladı.
Organize Sanayi Bölgesi kuruluşunu tamamladı.
Şimdi fabrika temelleri atılıyor.
İlk temel yarım yüzyıldır ayakkabı sektöründe faaliyet gösteren iş adamı Mustafa Lamcı’dan.
Lamcı, “1.etap inşaatına başladığımız bu tesisimizde; POLİÜRETAN bazlı SÜNGER yanısıra GERİ DÖNÜŞÜM ÜRÜN olan BONDEKS üretimi ile de çevreye duyarlı kendi üretim atağını değerlendiren tekrar ekonomiye kazandıran bir İMALAT MODELİ tercihimiz olacaktır.
Mevcut üretimimizin yanına ilave edeceğimiz POLİÜRETAN SÜNGER ve BONDEKS üretim hattı ile AYAKKABI , OTOMOTİV , MOBİLYA , İNŞAAT YALITIMI , TEKSTİL , TEMİZLİK ÜRÜNLERİ SÜNGERİ gibi farklı sektörlere de hitap ederek iç piyasa ve İHRACAT ODAKLI üretim ve İSTİHDAM sağlamak gayretimiz olacaktır” diyerek yatırımı teşvik eden mesajını verdi..
Temeli atılan tesislerle ilgili teknik bilgi şöyle.
Yatırım maliyeti ON MİLYON dolar.
30 bin m2 lik arsa içerinde 21 farklı imalathane ve 3750 m2 fabrika binası ile toplam 15 bin m2 lik kapalı alandan oluşacak inşaat tamamlandığında ilk etapta 50 sonrakilerde 200 kişiye istihdam sağlanacak.
İş adamı Mustafa Lamcı yatırımı niye ilçeye kaydırdınız sorumuza şöyle cevap verdi.
Mevcut YEREL İŞGÜCÜ , UYGUN LOJİSTİK İMKAN , ALT BÖLGE TEŞVİKLERİ yapılacak olan ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ tercih sebeplerimizdendir.
ŞEHİR MERKEZLERİ nin YOĞUN TRAFİK YÜKÜ,KİRALARIN, HAVA ve ÇEVRE KİRLİLİĞİ nin artması,KONUT SIKINTISI ve YAŞAM ŞARTLARININ zorlaşması, sanayileşme de METRO ve BÜYÜK ŞEHİRLER yerine İLÇELERİ veya köyleri TERCİH ETME zamanı gelmiştir.
Bu model şehirlerimizi rahatlatmanın yanında, üretimi ve kalkınmayı daha da hızlandıracaktır.
Her şehre örnek olur inşallah.