Mübarek Kurban Bayramını da idrak ettik.
Kestiğimiz kurbanı, dostlarla paylaşmamızı Allah’ım kabul eder inşallah.
Bayramı, bayram gibi yaptığımız zaman hakikaten tadına doyulmuyor. Ama sadece görüntü olsun diye bir araya gelenlerin de ‘muhabbetine doyum olmuyor!’
Bayram ziyaretleri çok sınırlıydı. Ama yine de kulis bilgileri zengindi.
Kendine göre siyasetin duayen isimleri anlattı, biz dinledik. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2021’de olacak dediler.
Başka kulis bilgisi seçim tarihinin gölgesinde kalacağı için diğerlerini sonra paylaşayım.
Yüz yüze görüşmelerin yanında sosyal medya takibimizi de bırakmadık.
Şu paylaşım beni çok etkiledi. Değişen değer yargılarımız bizi özümüzden koparttığı için sizlerle de paylaşmak istedim.
Bir sonbahar günüydü. Ankara- İstanbul arası yolcu taşıyan bir otobüs firmasının o zaman Ankara'da bulunan terminalinden İstanbul otobüsü hareket etmek üzereyken 14-15 yaşında olan çocuğunun elinden tutmuş bir baba, otobüse yaklaşarak kaptan şoföre: "Oğlum Galatasaray Lisesi’ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum, İstanbul’da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısın?” deyip ekliyor: “Valizini de unutmasın."
Kaptanın cevabı "Elbette siz hiç merak etmeyin," oluyor. Endişeli baba, nemli gözlerle, hareket eden otobüsün arkasından el sallıyor.
İki gün sonra baba, telaşlı bakışlar ve heyecanlı adımlarla terminale geliyor. "Oğlumu Taksim'den Galatasaray Lisesi'ne götüren şahsın kim olduğunu öğrenmek istiyorum," diyor.
İstanbul terminalimizi arayıp soruyoruz; fakat ilginçtir ki arkadaşlarımız bize bu şahsın kim olduğunu söylemek istemiyorlar.
Babanın telefon numarasını alıp ona sonucu bildireceğimizi söylediğimizde ise daha fazla dayanamayan baba gözyaşları içinde anlatmaya başlıyor.
"Yahu kardeşim, o kişi kimse, oğlumla beraber idareye gitmiş. Kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış. Sonra yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş." Baba hıçkırarak anlatmaya devam ediyor.
"Ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık," diyor. Derin bir “oh” çekiyoruz. Oysa ki hiç de alışık olmadığımız bir şikâyet dinleyeceğiz korkusunu yaşıyorduk…
Bu kez daha ısrarlı bir biçimde çocuğu okula götüren şahsın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Epey uğraştan sonra da hayretle öğreniyoruz kim olduğunu.
Çocuğu Galatasaray Lisesi'ne götüren şahıs Nevzat Hüseyin Pekuysal… Şirketin sahibi.
Yıllar sonra kendisine "Nevzat Bey, bu olayı anımsıyor musunuz?" diye sorduğumuzda, gözleri doluyor ve insanın içine işleyen bakışlarını üzerimizde gezdiriyor.
"O baba bana dünyadaki en değerli şeyini, oğlunu emanet etmiş. Ben bu emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki?" diyor.
Biz şimdi bu karakterleri arıyoruz.
Bayram öncesi alış- veriş için gittiği pazarda karşılaştığı birisine “Üstadım kurban da ne keseyim” diye soran vatandaşa; “Gıybet etmeyi kes. Kul hakkı yemeyi kes. Yalan söylemeyi kes. Haran yemeyi kes. Adam kayırmayı kes. Kısacası tüm kötülüklerle irtibatını kes.”
Hepinizin geçmiş Kurban Bayramını tebrik ederim.