Esnaf köşemizde bu hafta ilçemizin sözünü sakınmayan, Karadenizli, inatçı ve bir o kadar da güvenilirliğiyle bilinen esnaflarından Süleyman Karaoğlu (Lazoğlu) var.
Çocuk yaşlarda babasını kaybeden Süleyman Karaoğlu, ailesinin geçinmesine yardımcı olmak için erken yaşlarda sorumluluğu ele almış. Çalışma hayatında 45 seneyi deviren Lazoğlu, hayatını anlattı.
“Babamı erken yaşta kaybettim”
1963 Trabzon doğumluyum. İlkokul ve ortaokulu Trabzon Çaykara İnönü Lisesinde tamamladım. Ortaokula giderken babamın vefatından ötürü erkenden iş hayatına atılmak zorunda kaldım. Bir süre hem çalıştım hem okudum. Ama ortaokulu tamamladıktan sonra, maddi imkansızlıklardan ötürü okulu bırakmak zorunda kaldım. 1976 yılında Samsun’un Termal ilçesinde motor ustası olan Yaşar Kefeli ustanın yanında çırak olarak işe başladım. Askere gidesiye kadar Yaşar Ustanın yanında çalıştım. Tam 7 yıl aralıksız. Hem mesleki anlamda, hem de hayata hazırlanma anlamında ne öğrendiysem Yaşar ustamdan öğrendim. Ondan Allah razı olsun. Bugünlere gelebildiysem Yaşar ustamın sayesinde.
“Sarayönü ile tanışmanız nasıl oldu”
1983 senesinde askere gittim. Yaklaşık 2 yıl askerlik yapıp, vatani görevimi tamamladıktan sonra memleketim Trabzon’a geri döndüm. Eşim Trabzon’da sağlık ocağında hemşireydi. Hasbel kader tanıştım. İnatçıda bir yapım olduğu için peşini bırakmadım. Sonunda benimle evlenmesi için onu ikna ettim. Allah’ın izni ile yuvamızı kurduk evlendik. Eşim Sarayönülü. Ama nerden bileyim bende ileride Sarayönülü olacağımı. (gülerek)
“Aklımda hep kendi iş yerimi açmak vardı”
Askerden gelip, evlendikten sonra o dönem ülkemizinde içinde bulunduğu şartlar gereği 5 yıl kadar memleketim Trabzon’da ticari taksi şoförlüğü yaptım. Ama asıl amacım kendi iş yerimi açmaktı. Babamda küçük yaşlarda vefat ettiği için, ailemden gelen bir sermayem de yoktu.5 yıl gece gündüz çalıştıktan sonra nihayet istediğim sermayeyi elde ettim. Ama eşimin ricası üzerine, memleketini çok özlediği için iş yerimi Sarayönü’ne açmamı istedi. Eşimin tayinini istedik, eşim Sarayönü’ne tayin olduktan sonra buraya yerleştik. Ama ben bir yıl kadar Antalya’da kardeşlerimin yanında çalıştıktan sonra 1991 yılında Sarayönü’ne geldim. Ve nihayet kendi iş yerimi açtım. İlk açtığım iş yeri merhum Kaportacı Halil Ağa’nın dükkanının bulunduğu bloktaydı. 7 yıl kadar orada hizmet verdikten sonra şu anda iş yerimin bulunduğu bu dükkanı satın aldım ve 1998 yılından itibaren burada hizmet vermeye başladım
“Mesleğin zorlukları neler”
Otomobil tamircileri genellikle küçük yaşlarda aileleri tarafından bir ustanın yanına çırak olarak verilerek mesleğin erbabı olmaları ile biliniyor. Özellikle geçmişte yaz aylarında bir ustanın yanında küçük yaşlarda çırakların görülmesi normal bir durumken, şimdilerde ise sanayi sitelerinde çırak azlığından dolayı sıkıntı yaşanıyor. Yani anlayacağınız küçük yaşta bir ustanın yanında gece gündüz çalışarak bu meslek öğrenilir. Bir de yaş ilerledikçe hızınız yavaşlıyor. Genç yaşlarımda 20 araba getirseler tamir ederdim. Şimdi günde 5 araba tamir etsem pestilim çıkıyor. Bir de en büyük sıkıntı parça tedariği. 2000’li yıllara kadar ülkemizde öyle modelli arabalar yoktu. Hangi arabayı getirseler tamir edebiliyorduk. Ama bazen modelli araba getiriyorlar parçası bizde bulunmuyor. Halbuki onunda ustası olsak örnek veriyorum vatandaş serviste 3000 liraya hallettirdiği bir işi bizde 500 liraya yaptırabilir. Ama maalesef böyle bir durum söz konusu.
“30 çırağın 20'si işten ayrıldı”
Tecrübeli tamirci Süleyman Karaoğlu, usta olduğundan beri 30 çırağın geldiğini ama 20'sinin işten çeşitli bahanelerle ayrıldıklarını ifade etti. Bazı azimli çocukların da yanında çalıştığını ifade eden Karaoğlu, o çıraklarının hem okuyup hem çalıştıklarını ve şu an iyi yerlere geldiklerini aktardı. Şu anda Sarayönü Sanayi Sitesi'nde çok az çırağın var olduğunu söyleyen Karaoğlu, gelecekte tüm şehrin işlerine o çırakların bakacağını ifade ederek şöyle konuştu:
“Bugüne kadar 30 çırak işe almışımdır, bunun 20'si kaçmıştır. Genelde söyledikleri; ‘ben bu işi yapamam, parası çok az, çalışma ortamı çok kirli” gibi bahaneler. Ama bu 30 kişinin arasından azimlileri de çıkmıyor değil. Örneğin, lisede uçak bölümü okuyan bir çırağım vardı hem okudu hem çalıştı. Benim gördüğüm kadarıyla biz son ustalarız. Birkaç tane çırak var, bundan 10-20 yıl sonra o çocuklar tüm Sarayönü’nün işini yapacak. Bugün servise gidin, motor bölümünden eleman topluyorlar ama elemanlar sadece işin teoriğini biliyor, mekanik bilmiyorlar, pratik tecrübesi çok az. Bir de bu işin mühendisleri var. Okuldan mezun olup geliyorlar, kitapta ki bilgileri bize söylüyorlar. Ama iş sahaya gelince hiçbir şey bilmediklerini görüyoruz. Okumakla her şey bitmiyor önemli olan nitelikli eğitim.”
“Yeni nesil zora gelmiyor”
Çocukluğumdan beri sanayide çalıştım ve edindiğim tecrübeler sayesinde bu meslekten para kazandım. Aslında dükkânımda bir çırağa ihtiyacım olduğu zamanlar oluyor. Ama şimdiki nesil rahata alışık oldukları için bu mesleğe sıcak bakmadıklarını söylüyor. 45 senedir sanayide çalışıyorum. Çıraklık okuluna gittim, kalfalık ve ustalık belgesi aldım sonra dükkân açtık. Çıraklıktan yetişmek çok önemli, tecrübe her zaman daha başka oluyor. Elimizin altında bir yardımcımız olsa çok iyi olur. Birini bulsak bile birinci gün duruyor, ikinci gün gelmiyorlar. Sebebi bence yeni nesil rahat yetişiyor, zora gelmiyorlar, biraz bağırsan hemen gidiyorlar.”
“Gördüğüm en kötü dönem bu”
1994 devalüasyonu ve 2001 krizini de yaşamış bir esnaf olarak benim şahit olduğum en kötü dönem bu dönem. Pandeminin de çok etkisi oldu bu dönemde. Her gün etiketler değişiyor. Ev kendimizin, dükkan kendimizin. Ben emekliyim, eşim emekli. Çocuklarımızı yetiştirdik, büyüttük biri evli diğeri de kendi parasını kazanıyor. Anlayacağınız bizim sorumluluğumuzda değil ikisi de maddi olarak. Ama geçinmekte zorlanıyoruz. Belki de rahat geçinebiliyor olsak, çalışma hayatını da bırakabilirdim. Allah yardımcımız olsun ama iyiye gitmiyor.
“ Hayalimde hep öğretmen olmak vardı “
Babamı erken yaşta kaybettiğim için hep çalışmak zorunda kaldım. Takdir-i ilahi belki de hayatta olsaydı okuyacaktım. Okuyabilseydim öğretmen olmayı çok isterdim. Vatanımıza milletimize faydalı bireyler yetiştirmek isterdim. Belki öğretmen olsaydım emekli de olurdum çoktan. (gülerek)