Eskiden Çin'de bir sucu boynuna astığı bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış.
Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova, her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırıyormuş.
Bu durum iki yıl boyunca devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece bir buçuk kova su götürebilmiş.
Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.
İki yılın sonunda bir gün çatlak kova, ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum. Senden özür dilemek istiyorum".
Niye utanıyorsun diye sormuş sucu.
Çatlak kova, iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için, taşıma görevimin sadece yarısını yapabiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen çok çalışmana rağmen emeğinin tam karşılığını alamıyorsun.
Sucu, patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçeklere dikkat etmeni istiyorum demiş.
Çatlak kova, tepeye tırmanırken güzel çiçekleri görmüş. Ama, yolun sonuna geldiklerinde suyunun yarısını kaybettiğini düşünerek kötü hissetmiş özür dilemiş.
Sucu, çiçeklerin sadece senin tarafında olduğunu fark ettin mi?
Evet demiş çatlak kova. Bunun sebebi, yolun senin tarafına çiçek tohumları ekmem ve her gün bizi ırmaktan dönerken senin onları sulamandır. (Hakan Yılmaz)...
Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz, güzelliklere sebep olabilirsiniz. Yenildiğimizi sanıyorsak yenilmişizdir. Girişime cesaretimiz yoksa girişemeyiz.
Er ya da geç, başarmış bir kimse başaracağına inanmış bir insandır.
KURBAĞALARIN YARIŞINDA Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar.
Yarış başlamış. Seyreden kurbağalar, zavallılar hiçbir zaman başaramayacaklar diyorlarmış. Yarışmaya başlayan kurbağalar, kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar.
İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Sonunda, bir tanesi hariç hepsinin ümitleri kırılmış. Yarışı bırakmışlar. Kalan son kurbağa büyük bir gayret içinde mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış.
Diğerleri hayret içinde nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa yaklaşarak sormuş. Bu işi nasıl başardın?
O anda anlamışlar ki... kuleye çıkan kurbağa sağırmış. Seyreden kurbağaların "Zavallılar hiçbir zaman başaramayacaklar".
Sözlerini duymuyormuş. Olumsuz düşünen insanları duymamalı. Onlar, yüreğimizdeki ümitleri çalarlar. Yapbozları birer, birer yerine koyarsak amacımıza ulaşabiliriz. Yanlış koyarsak, bize vakit kaybettirir. Bizimle rekabet içerisinde olanlar bizim bu durumumuzdan yararlanıp önümüze geçer. Çok dikkatli olmalı.
Zamanımızı bizi ilgilendirmeyen durumlara harcamadan, ilgilenmemiz gereken bizi başarıya götürecek yolda azimle çaba göstermeliyiz. Çekirdek denilen en alt mertebeben yükselen kişi, her zorluğa rağmen çıkış yolunu bulur.
Bize sunulan hayat, çok kolay değildir. Hazıra konulan hayata yerleşen insanlar çok çabuk batar. Şirketlerde, babadan oğula geçen mirası yönetemeyen tecrübesiz insanların batması kolay olur. İçindeki zorluklara rağmen başlamadan yoğrulursak, çevreden gelen olumsuz uyarıları dikkate alırsak gücümüzü kullanamayız.
Aslında güç hepimizde var. Önce inanmak, kendimize güvenmek zorundayız. Aklımızı doğru kullanmalıyız. Uğraşırsak azmimiz de artar. Allah'ımızın izniyle çabamızın sonucu bizi doruğa tırmandırır...
SAYGILARIMLA...