Yolspor, Konya İdmanyurdu gibi takımlarda da mücadele eden Demirtoka, bir yıl da Gençlerbilirği’nde oynadı. Beşiktaş, çocukluğunda ve gençliğinde olmak üzere iki kez Demirtoka’nın kapısını çalsa da, İnönü stadının çimlerinde top koşturmak ona bir türlü nasip olmadı.
Çocukluğunda altyapısında oynamasına rağmen Beşiktaş’ın kulüp başkanı Hakkı Yeten’i dinlemeyip Konya’ya dönen, gençliğinde ise yaşadığı sakatlıktan dolayı transferi gerçekleşmeyen Demirtoka, “şimdiki aklım olsa çöpçülük yapar yine Beşiktaş’ta kalırdım.” diyerek yaşadığı büyük pişmanlığı ifade ediyor.
İşte Demirtoka’nın değerlendirilemeyen fırsatlarla dolu futbol hayatı:
Futbolla babam sayesinde tanıştım
1950 yılında Başhüyük mahallesinde dünyaya geldim. İlkokula Başhüyük’te başladıktan sonra Sarayönü’ne taşındık. Sarayönü’nde okumaya devam ettim. Ortaokulun yarısında Konya’ya gittim. Konya’da dayımlarda kalıp okumaya devam ettim. Liseyi Konya Erkek Lisesi’nde okudum. Bir sene de Karatay lisesinde okudum. Futbolla tanışmamız birçoğu gibi çocukluk yıllarına dayanıyor. Futbolla babam sayesinde tanıştım. Benim babam Başhüyükspor’un başkanıydı. Bizde topu falan rahat rahat alır arkadaşlarımızla oynardık. Okul yıllarında da devam etti. Lisede okullar arası maçlarda da oynadım. Hatta Karatay lisesini de şampiyon yapmıştık.
İki ay Beşiktaş’ın genç takımında oynadım
Futbolla ilk ciddi münasebetim 14-15 yaşlarımda oldu. O yaşlarımda İstanbul’daki akrabalarımızı ziyaret etmek için gitmiştik. Yaz tatilinde üç ay kaldık. Orada Doğanspor diye bir mahalle takımında oynamaya başladım. Mahalle maçları yapıyorduk. Haftada iki maç yapıyorduk. Üçüncü maçımda Beşiktaş’ın idarecileri beni görmüş beğenmiş. Beşiktaş’ın genç takımına çağırdılar beni. Kulübe kaydettiler beni. Lisansımı çıkardılar. İki ay Beşiktaş’ın genç takımında oynadım. Yaz tatili bitince Konya’ya geri çıktık geldik.
Nasıl bir fırsat bulduğumuzu anlayamamışız
Beşiktaş’ın başkanı o zaman Hakkı Yeten’di. Hakkı Yeten beni bırakmak istemedi. “Beni baban bil. Burası senin evin. Yatacak yer istersen işte tesisi. Okul istersen işte okul. Ben senin her bakımını üstlenirim” dedi ama ben duramadım. Kaçtım geldik geri. Biz nasıl bir fırsatla karşılaştığımızı anlayamamışız o zaman.
Futbolumu Yolspor’da ilerlettim
Konya’da geldikten sonra okula devam ettim. Bir sene sonra dayım Ethem Bilgekarça, Yolspor’un genç takımını kurdu. Beni de takıma çağırdı. Yolspor’un genç takımında oynamaya başladık. İki kere federasyon karmasına seçildim ama genç milli takıma seçilemedim. Bir süre sonra Yolspor’un A takımına geçtim. Bir yıl da A takımda oynadım. Sağ açık, sol açık mevkiinde oynardım.
Konyaspor’da transfer olup şampiyonluk yaşadım
1968’de Yolspor’dan Konyaspor’a aldılar beni. Konyaspor’un A takımında oynamaya devam ettim. O sezon Konyaspor 3. Lig’deydi. İlk sezon normal bir yerde bitirdik ligi. İkinci sezonumda şampiyon olup 2.Lig’e çıkardık takımı. Ispartaspor ile aramızda çekişme vardı. İlk maçta berabere geldik. İkinci maçta da 2-1 yenip şampiyon olduk. Şampiyon olduğumuz sene Ali Büyükbilgin, Ali Palalı, Kaptan Hikmet, Cevdet, Fahrettin, Kaleci İsmail, Eskişehirden Nihat, Kuşçu Nuri, İlhan falan vardı. O sene Naci ağabeyi (Renklibay) asistlerimle gol kralı yaptım. 63 tane gol attı bir sezonda. Kaleciyi de çalımlar topu ona verirdim. 2 sene de 2.Lig’de oynadım. Sonra 1 sene Konya İdmanyurdu’nda oynadım.
İkinci fırsatı da değerlendiremedik
1975 yılında Gençlerbirliği’ne transfer oldum. Bir sene de Gençlerbirliği’nde oynadım. Beşiktaş ile Ankara’da yaptığımız özel bir maçta Beşiktaş idarecileri beni beğenmiş. Transfer etmek istediler. Bende gidecektim ama başıma talihsiz bir sakatlık geldi. Sakatlanınca Beşiktaş’a gidemedim. Bu şekilde ikinci Beşiktaş fırsatı da elimizden kaçmış oldu. Sonra Kasım transferi olarak Konya’ya geri döndüm. Bir sene daha top oynayıp askere gittim.
Hem oynadım hem çalıştırdım
Askerden döndükten sonra oynamaya devam etmedim. Burada evlendim. Babam rahatsızdı. Ekin harman işleriyle uğraştım. Bir sene Başhüyükspor’u çalıştırdım. Sonra Cevdet ağabey çağırdı Sarayönüspor’a. Sarayönüspor’u hem çalıştırdım hem oynadım. Benim zamanımda takımda kaleci Süleyman, Ferit, Salih falan vardı. Onlarla Yolspor’da da birlikte oynadık. Bir sene de Sarayönüspor’da oynadıktan sonra futbolu tamamen bıraktım.
Futbolu bırakıp otobüs aldım
Futbolu bıraktıktan sonra otobüs alıp Konya-Sarayönü arasında yolcu taşımaya başladım. Konya otobüsü büyütüp Konya-Karaman arası yolcu taşımaya başladım. 1998’de Kadınhanı’na sürücü kursu açılınca orada eğitmen olarak çalışmaya başladım. Hala da orda devam ediyoruz.
Şimdiki aklım olsa…
Futbolu ileri götürebilmeme için benim Konya’dan çıkmam lazımmış. Gençlerbirliğine gittik ama o zamanda şanssız bir sakatlık geçirdik. Geri döndük geldik. Çocukluğumda Beşiktaş’ta kalmadığıma çok pişmanım. Şimdiki aklım olsa orada çöpçülük yapar yine gelmezdim. Bize çok büyük bir yol göstermiş ama biz görememişiz. Genç olunca, Anadolu çocuğu olunca bilemedik.
Şampiyonluk maçını unutamıyorum
Futbol hayatımda unutmadığım en büyük anım Ispartaspor ile oynadığımız şampiyonluk maçı. Kazanırsak şampiyon oluyorduk. Maç bizim evimizdeydi ama ilk yarıda kalemizde golü gördük. Devreye 1-0 geride girdik. İkinci yarıya çıkar çıkmaz golü bulduk ama. Golün asistini de ben yaptım. Sonra ikinci golü de 40 metreden ben attım. Benim bir asist, bir golümle kazandığımız şampiyonluk benim için çok unutulmaz. Konya bile unutamıyor o maçı.
Kötü idareciler yüzünden futbolu bıraktım
Benim futbolu bırakmamın en büyük nedeni idareciler. İdarecilere kızdığım için futbolu bıraktım. Konyaspor’da bize üvey evlat muamelesi yapıldı. Dışarıdan gelenlere para verirlerdi, memleket çocuğu diye bizi hor görürlerdi. Benim paralarımın çoğunu vermediler. Yabancıları tuttukları kadar bizi de tutsalar futbolu bırakmazdım ben. Futbolun içinde kalsaydım ya bir antrenör olurdum ya da başka bir şeyler olurdum.
Futbol çıkarlar için kullanılıyordu
Bizim zamanımızda başkanlar, kendini kurtarıp işini yürütmek için yapardı başkanlığı. Şimdiki kadar profesyonel anlamda bakılmıyordu futbola. Şimdi bile hala onun eserleri var ama geçmişe göre çok iyi. O zamanlar kulüpleri basamak olarak görüyorlardı. Kendi çıkarları için kullanıyorlardı. Konya’daki idareciler hiçbir zaman sporu severek çalışmadı. Bizim başımıza da üçkağıtçı antrenörler getirirlerdi. Sonraları gençlik kolu diye bir yapılanma çıktı. Herkesin başına bela oldu.
Kendi deplasman paramızı toplardık
Kendi deplasman masraflarımızı kendimiz çıkarırdık. Elimize bir koçan alır sanayiye gider para toplardık. O parayla da deplasmana giderdik. Bir çay bir simitle geçirdiğimiz günler olurdu. Galibiyet primimizi bile doğru düzgün alamazdık. Maaşımızı alsak şükrederdik. Çok zor günlerdi.
İdmandan sonra 12 tur daha atardım
Çok sağlam çalışırdım antrenmanlarda. Maçta da sahada basmadık yer bırakmazdım. 90 dakikanın üzerine bir 90 dakikada daha maç yapacak enerjim vardı. Konyaspor’da ben neredeyse takımın en küçüğüydüm. Ağabeylerime kesinlikle saygıda kusur etmezdim. Büyükler önce duş alsın diye öncelik verirdim. Onlar duş alıncaya kadar ben de boş durmaz idman bittikten sonra sahada 12 tur daha atardım. Ben 12 turu tamamlayıncaya kadar duşta kimse kalmazdı. Hem ekstra çalışmış olurdum, hem de duşumu rahat rahat yapardım.
Her şey çok daha farklı olabilirdi
Takımdaki ağabeylerimin hepsi beni severdi. Birbirimizi hiç kırmadık. Şimdi oyunculara bakıyorum ne bir arzu var, ne bir istek var. Varsa da ben göremiyorum. Bazı dalkavuklar çıkar ortalığı karıştırırdı. Benim de başımı belaya sokarlardı ama antrenör beni falan kesemezdi. Çünkü işimi iyi yapıyordum. Top benim ayağıma gelince tribün ayağa kalkardı. Ben Gençlerbirliği’nde o sakatlığı yaşamayıp Beşiktaş’a gidebilseydim her şey çok daha farklı olurdu.