Kaç incinmişlik ve incitilmişliği yüreğinden öptünüz?
Size benzemeyen kaç hayata dokundunuz?
Hayatın içinde incinmişleri tanımaya vakit ayırdınız?
Söyleyin bana bugün kendinizden başka ne düşündünüz?
İşini kaybetmiş, cinnet geçiren bir adama rast geldiniz!
“iş versen beğenmez” dediniz…
Çocuğa tecavüz haberi okudunuz!
“ailesi sahip çıksaydı” dediniz…
Şiddete maruz kalmış kadını izlediniz!
“erkek karşısın da bu kadar konuşulmaz” dediniz.
Sokakta kalan yaşlıları gördünüz!
“hayırsız evlatları varmış” dediniz…
Sokak başında ki kadına (birde isim koydunuz) baktınız!
“para için yaptığı rezilliğe bak” dediniz…
Kapalı kapılar ardında yaptıklarınızı unutarak, başka yaşamları kınamaktan başka ne yaptınız?
Dua ettiniz bu yaşamların sizde olmadığı için şükürler ettiniz.
Kötülere beddua edecek kadar cesurdu bazılarınız!
Kötülükten kurtulmaları için dualar, yolunu şaşırmışlara hidayet dilediniz…
İncitilmişleri dilinizle, bakışınızla bir daha bir daha incittiniz; kanayan yaralarına bir avuç tuz ile gittiniz.
İncinmiş yüreklerine dokunmayı beceremediniz, beceriksizliğinize kılıflar buldunuz.
Bir bardağı kırdığının da üzüldüğü kadar, üzülmüyor insan, gönlünü kırdığında insanın!
Yani demem o ki; insanlık insanlığın(m)ızı unuttuk!
İçimde çığlık, çığlığa göçmen kuşlar
Vaktidir, başka diyarlara uçmanın
Bilmedik yaşamlara dokunmanın
Duymak yetmiyor...
Göçmen kuşların kanadına tutunup, incinmişleri yüreklerinden öpme zamanı...