Ecdad yadigarı asırlık camiler

Türkiye'de Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen, savaş, deprem ve yangın gibi birçok olayı atlatarak yüzyıllardır ayakta kalmayı başaran ecdat yadigarı camiler, asırlara meydan okurken, bulundukları kentlerde ihtişamlarıyla tarihi mirasın güzelliklerini yansıtmaya devam ediyor.

Her köşesi tarih kokan Anadolu'da, geçmişin izlerini bugünlere taşıyan İslam dünyasının önemli camileri, tüm heybetiyle hem ibadet edenleri hem de yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen, asırlardır yaşanan birçok olaya rağmen ayakta kalmayı başaran tarihi camiler, özellikleri, mimarileri, yapılış hikayeleri ve ihtişamlarıyla dikkati çekiyor.

Ecdat yadigarı olduğu kadar gelecek nesillere bırakılacak bir emanet niteliği taşıyan "en yüksek mertebeli mabet" olarak bilinen Ulucami, Mimar Sinan'ın "ustalık eseri" Selimiye Camisi, kar havuzlu 713 yıllık Eşrefoğlu Camisi, 682 yıldır hutbelerine kılıçla çıkılan Gazi Süleyman Paşa Camisi, Anadolu'nun "ilk camisi" Habib-i Neccar gibi onlarca mabet, bulunduğu kentlerde inanç turizmi açısında önemli konumda bulunurken, gelen milyonları kendine hayran bırakıyor.

KAR HAVUZLU 713 YILLIK CAMİ

Anadolu'daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinali olan Konya'nın Beyşehir ilçesindeki Eşrefoğlu Camisi, anıtsal taç kapısı, mihrap ve minberi, üstün ahşap ve çini işçiliği ile Selçuklu mimarisinin en güzel örnekleri arasında gösteriliyor.

Eşrefoğlu Süleyman Bey'in 1296-1299 yılları arasında yaptırdığı için bu isimle anılan cami, inanılmaz incelikte geometrik şekiller ve bitkisel bezemelerle kaplı minberi, renkli kalem işi süslemelere sahip tavanı ve konsollardaki kök boyalı motifleri ile ziyarete gelenlere adeta görsel şölen sunuyor.

Birisi taç ve ikisi tahliye olmak üzere 3 kapısı, 35 penceresi olan camide 47 ahşap direk, tavanında ise 480 adet tali kiriş bulunuyor.

Beyşehir Gölü'nün karşı tarafındaki Anamas Dağlarından getirilen sedir ağaçlarının 5-6 ay gölde ıslatılıp, fırınlanmasının ardından adeta betonlaşmasıyla elde edilen sütun ve kirişler, bu sayede ilk günden beri hiç değiştirilmeden camiyi ayakta tutuyor

Ortasında yer alan karlık denilen havuza çatıdaki karların doldurulmasıyla ortamın nemlendirildiği ve bu sayede sütunların çatlayıp kurumasının engellendiği 713 yıllık cami, bu özelliği ile diğer camilerden ayrılıyor.

Damdaki karın açık alandan aşağıdaki havuza kürenmesiyle oluşan nem dengesinin, sedir sütunların uzun süre ayakta kalmasını sağladığı camide, bu havuza günümüzde kar doldurulmuyor. Ancak tavana yapılan kumandalı sistemle cami yine havalandırılıyor. Biriken kar ve buzun halka da dağıtıldığı havuzun, ayrıca camiyi serin tutarak, klima görevini de yerine getirdiği belirtiliyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haberleri