Eğitim-İş Konya Şube Başkanı Bahattin Ertuğrul, okulların yarıyıl tatiline girmesinin ardından 2023-2024 Eğitim-Öğretim yılının ilk yılını değerlendirdi. Ertuğrul, iktidarın, eğitim yılının ilk döneminde piyasacı politikalarına hız vermesi ve yaşanan ekonomik krizle birlikte eğitimin tam anlamıyla can çekiştiğini söyledi.
Eğitimde sorunların giderek kronikleşip büyüdüğünü dile getiren Ertuğrul, “Eğitimde iktidarının yarattığı ve yıllardır çözüm iradesi gösterilmediği için kronikleşen sorunlar büyümüş ve bu sorunlara yenileri eklenmiştir. 2023-2024 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde yaşananlara başlıklar halinde bakacak olursak: İhtiyaç duyulan sayıda derslik ve okul (yine) inşa edilmedi.
Büyükşehirlerde bile yüzlerce okula birkaç okulu dolduracak sayıda öğrenci sıkıştırıldı. Eğitim vardiyalı ve daha niteliksiz hale getirildi. Okul içinden okul çıkarma sihirbazlığıyla ikili ve taşımalı eğitim garabetleri, kalabalık sınıflarda eğitim sorunu devam etti. Çocuklarımız sabah ışıklar açılacak kadar karanlık, birçok yerde 50-60 kişilik kalabalık sınıflarda, uykusuz ders dinlemeye, akşamın geç saatlerinde evlerine dönmeye mahkum edildi.
Okullaşma oranlarındaki yetersizlik çözülememiş bir sorun olarak kaldı 6 Şubat depremleri nedeniyle bölgede eğitim öğretim aksadı. Derin yoksulluk yaşayan veli ve öğrenciler, sosyal devlet ilkesine uygun politikalar belirlemeyen yöneticiler yüzünden çok zor bir dönem yaşadı. Onca skandala rağmen dernekler ve vakıflar eğitimde cirit atmaya devam etti.
Bakan Tekin, bu yapılarla protokol yapmaya devam edeceklerini söyleyerek, laik eğitimin ve Cumhuriyet’in düşmanı olan gerici yapılarla işbirliği yaptığını ve yapacağını açıkça ilan etti. ÇEDES projesi kapsamında, “manevi danışman” adı altında eğitim bilimi ve pedagojik yeterliliği olmayan uzmanlarının, okul ve okul dışında çocuklarımızla bir araya getirildi.
Çocuk işçi sayısı arttı. Çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Bu yıl en az 47 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Mesleki eğitim adı altında yüzbinlerce öğrenci eğitimden koparılıp sermayeye ucuz işgücü oldu” dedi.
“MİLLİ EĞİTİME BÜTÇEDEN AYRILAN PAY, HED GEÇEN YIL DÜŞÜYOR”
Eğitimdeki sorunların giderek büyürken, bütçeden eğitime ayrılan payın ise sürekli düşürüldüğüne dikkat çeken Ertuğrul şöyle devam etti:
”Eğitimdeki barınma sorunu daha da derinleşti. KYK yurtları tamamen doldurulduğunda üniversite öğrencilerinin ancak yüzde 18’i yerleşebildi.
Gençlerimiz yersiz yurtsuz bırakıldı. Bilimsel ve özerk şekilde faaliyet göstermesi gereken üniversitelerde siyasi baskı arttı, antidemokratik yöntemlerle rektörler atandı; üniversitelerin uluslararası alanda saygınlığı ve başarı oranı daha da düşürüldü. Ülkenin geleceğinden ve saygınlığından çalındı. Öğretmen açığı kadar dahi öğretmen ataması yapılmadı. Okullara kadrolu yardımcı personel ısrarla atanmadı.
Ücretli ve sözleşmeli öğretmen ayıbı sürdürüldü, Anayasal bir hak olan güvenceli çalışma hiçe sayıldı. Asgari ücretin altında bir ücretle öğretmen çalıştırılarak devlet eliyle suç işlendi. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenler ayrıştırıldı, çalışma barışı bozuldu, öğretmenlerin ekonomik ve özlük hakları sınav ve kariyer odaklı hale getirildi.
Tüm bu uygulamaların karşısında diyoruz ki, Öğretim Birliği Yasası çıkarıldığı tarihteki şekliyle aynen uygulanmalıdır. Yasanın öngördüğü şekilde tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmalı, adına eğitim kurumu denilen ancak bilim ve akıl temeline dayanmayan kuruluşların tamamı kapatılmalıdır. Eğitimin ayrılmaz bir parçası olan ulaşım ve beslenme ihtiyaçları giderilmeli, öğrencilere en az 1 öğün yemek ücretsiz olarak verilmelidir.
Cumhuriyetin 100. yılında ülkemizde halen ikili öğretim uygulamasının devam ettiği okular bulunmaktadır. Özellikle büyük kentlerde yaşanan ulaşım sorunları nedeniyle ikili öğretim, öğrencilerin eğitim hakkına olumsuz yansımalara yol açmaktadır. İkili öğretimden bir an önce vazgeçilmeli, bunun için gerekli yeni okul binası ve altyapısı sağlanmalıdır.
Tüm ülkede olduğu gibi okul ortamlarında, öğrenci ve öğretmenlere yönelik şiddet olayları artmaktadır. Bunu kökten çözmek üzere, eğitim kurumlarını da kapsayan genel bir şiddet yasası çıkarılmalıdır. Her türlü örgün eğitim dışı uygulamalara son verilmelidir. Öğrencilerin fiilen okula gitmedikleri açık öğretim okulları ile çeşitli sanayii dallarında staj adı altında çalıştırmaya dayalı mesleki eğitim uygulamaları kaldırılmalıdır.
ÇEDES türü uygulamalar ile tüm eğitim dışı aktörlere okullarda görev verilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Öğretmenler arasında ayırıma yol açan Öğretmenlik Meslek Kanunu yürürlükten kaldırılarak yerine, öğretmenlerin hak ve sorumluluklarının tanımlandığı yeni bir düzenleme yürürlüğe konulmalıdır. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir.
Üniversiteler, siyasi iradenin son 20 yıldır uyguladığı baskılar nedeniyle özerkliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Bilimsel düşüncenin ancak özerk üniversitelerde doğup gelişeceği gerçeği hiçe sayılarak Türkiye’de yükseköğretim sistemi, üniversitelerine güvenmeyen ve merkezi otorite tarafından daha sıkı kontrol edilen kurumlar haline gelmiştir. Bu politikanın sonucunda üniversitelerimiz bilim üretemez hale gelmiş, özellikle son on yılda dünya sıralamasında gerilere düşmüştür.”