Bahattin Ertuğrul 6 Şubat depreminin 2.yılına ilişkin yaptığı açıklamada bu depremin yıkımının ektisinin hayatımızın her alanında hissedildiğini ifade ederek, “6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, yıkımın etkileri hala hayatımızın her alanında aynı şiddetle hissediliyor.
Kaybettiklerimizin acısı hala ilk günkü gibi taze, çünkü bu felaketin sorumluları ne yazık ki hesap vermedi, ders çıkarılmadı ve aynı hatalar tekrar edilmekte. Bizler, bu yıkımın sadece bir doğa felaketi olmadığını, esas felaketin denetimsizlik, rant odaklı kentleşme, ihmalkârlık ve liyakatsizlik olduğunu biliyoruz.
Deprem öncesinde denetim sisteminin zafiyeti, riskli bölgelere verilen kontrolsüz imar izinleri, bilim insanlarının uyarılarına rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması bu yıkımın en büyük sebeplerinden biridir. Deprem vergileri yıllarca toplanmış olmasına rağmen yollar ve binalar depreme dayanıklı hale getirilmemiştir.
Bu vergilerin nereye harcandığı, neden afete dayanıklı kentler yaratılmadığı soruları hala cevapsızdır. Deprem anından itibaren yaşanan koordinasyon eksiklikleri, yardım ekiplerinin gecikmesi ve enkaz altındaki yurttaşlarımızın donarak ölmesine sebep olan organizasyon zafiyeti unutulmayacaktır” şeklinde ifadelere yer verdi.
Deprem bölgelerinde sorunlar tam anlamıyla giderilmemiştir
Depreminin etkilediği bölgelerin sorunlarının tam anlamıyla giderilmediğine işaret eden Bahattin Ertuğrul, “Kızılay'ın çadır satması, AFAD'ın başka kurtarma ekiplerinin bölgeye girmesine engel olması gibi skandallar, Afet zamanlarında en kritik haberleşme aracı olan sosyal medya üzerinde uygulanan baskı, bilginin serbest akışını keserek kurtarılabilecek canların kaybına sebep olmuştur.
Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen binlerce yurttaşımız hala çadırlarda ve konteynerlerde yaşamaya devam etmektedir. Temel barınma ihtiyacının bile karşılanmadığı, kalıcı konut projelerinin çoğunun tamamlanmadığı bir tabloda, halka verilen sözlerin tam olarak tutulmadığı bir kez daha görülmektedir.
Deprem bölgelerinde birçok okul, binalarının yıkılması ya da tadilata alınması nedeniyle başka okullarla birleştirilmiş durumda. Sağlam okullar da diğer kamu kurumlarının hizmetine verilerek öğrenciler konteynerlere mahkûm edilmektedir. Ancak 21 metrekarelik bu alanlar, eğitim için yetersiz kalıyor. Kantin imkânları sınırlı.
Öğrenciler çoğu zaman aç kalıyor. 8. ve 12. sınıf öğrencileri, eksik ders saatleri nedeniyle sınavlarda dezavantajlı duruma düşüyor. Toplu taşımanın yetersizliği nedeniyle öğrenciler ya özel araçlarla ya da otostop yaparak okullarına ulaşmaya çalışıyor. Eğitimin yanı sıra sağlık ve birçok temel ihtiyaç konusunda da sorunlar hala tam olarak giderilmiş değildir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak bu felaketin sorumlularının yargı önüne çıkartılmasını, depremzedelere verilen sözlerin tutulmasını ve yeni felaketlerin yaşanmaması için bilimsel ve liyakat temelli bir kentleşme politikasının benimsenmesini talep ediyoruz. Bu felaketin unutulmasına asla izin vermeyeceğiz.
Kaybettiklerimizin anısına sahip çıkacak, sorularımızı sormaktan, adalet arayışımızdan ve haklı talebimizi dile getirmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız ve hep birlikte yeniden inşa edeceğiz” şeklinde konuştu.