Özellikle İstanbul’un fethi törenlerinde devamlı kullanılan hatta tarih kitaplarında da yer alan ve Türkler arasında meşhur olmuş bir söz vardır. Bu sözün Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından söylendiği rivayet edilmektedir. Rivayete göre Peygamber Efendimiz: “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” demiştir.
Dokuz hadis kitabından sadece Müsned’de geçen bu rivayet, birçok çalışmanın da konusu olmuştur. Rivayetin sened ve ravi açısından zayıflığı hatta mevzuluğu konusundaki değerlendirmeleri bir kenara bırakarak bu tür rivayetlerin dönemin siyasi şartlarına göre üretildiğini belirtelim.
Muaviye’nin oğlu Yezid’i kendinden sonra halife yapmak için sahabe toplumuna ne tür baskılar yaptığı açık bir gerçektir. Ayrıca Yezid’e biat alabilmek için sahabe başta olmak üzere birçok toplumsal kesime rüşvet kabilinde birçok şeyler gönderme gereği duyduğunu da biliyoruz.
Bu noktada Muaviye, oğlu Yezid’in halifeliği için toplumu hazırlarken aynı zamanda en önemli düşmanının yani Bizans’ın başkentine gönderdiği ordunun başına komutan olarak tayin etmesi de gayet normal karşılanmalıdır. Bir kısım sahabelerinde katıldığı bu sefere komutan tayin edilen Yezid, böyle bir saygın görevi yerine getirirken tabii ki dini motiflerle de desteklenmeliydi.
Nitekim Muaviye İstanbul’un fethinin tamamlanması için bir hayli uğraş verdi ve Arap tarihinde İstanbul’a iki defa ordu gönderen tek halife unvanını aldı. O bunu yaparken bu fetihle oğlunun sahabe nezdinde saygınlığının artacağını umuyordu. İşte böyle bir ortamda bu rivayet üretilmiştir. Dolayısıyla Yezid’in ve ordusunun ne kadar önemli olduğuna vurgu yapılmış oldu.
Ancak ne yazık ki bir dönemin siyasi uydurması, sonraki dönemlerde İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed Han ve ordusu için kullanılmaya devam ediyor. İşin en ilginç yanı ise Arap ırkçılığı ve kronik bir Türk düşmanlığı ile hareket eden kimileri ise İstanbul’un şu anda Türklerin işgalinde olduğunu, bu hadis-i şerife göre fethin ileriki yıllarda Araplarca yapılacağını ve Peygamber Efendimizin bunu müjdelediğini söyleyebiliyor. İslam’ı Arap dinine indirgeme aymazlığındaki bu anlayışa da pes demekten başka söz bulunamayacağını da belirtmiş olalım.
Her ne kadar hadis-i şerifin zayıflığı ön plana çıkmış olsa da İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed Han ve ordusunun büyük başarısını ve zaferini gölgelemesi mümkün değil tabii ki. Böyle bir hadis olsun ya da olmasın Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u fethederek bu şehri Türk-İslam dünyasına kazandırmış, İslam’ın ve Türklüğün en büyük düşmanlarından bir olan Bizans’a son vererek adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
Saygılarımla…
Bugünkü yazımda Sayın Mehmet Azimli hocanın “Hasan & Muaviye” isimli kitabının 142 ve 143. sayfalarından alıntı yapılmıştır.
Kitabın ezber bozan bir kitap olduğunu da belirtmeliyim. Okuma fırsatı bulanların mutlaka okumasını tavsiye ederim.