Kuyucu Murad Paşa nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (1)
Pek çok cephede sürdürülen uzun savaşlar, İnebahtı mağlubiyetinden itibaren Avrupa da yaşanan Osmanlı aleyhine değişimler, coğrafî keşiflerin Akdeniz dünyasında olumsuz etkilerinin iyice hissedilir olması, enflasyon, nüfus artışı, olumsuz iklimsel faktörler, tımar sisteminin bozulmaya başlaması gibi ve daha başka nedenler Osmanlı Devleti nde değişim ve dönüşüm sürecinin dinamikleri oldular.
Sözü edilen sebeplerin etkisiyle sosyal ve ekonomik bunalımın artması, Celâli isyanları adı verilen büyük eşkıyalık hareketlerinin yaşanmasına yol açtı. Özellikle 1596 Haçova da Ciğalazade Sinan Paşa nın yoklaması sırasında firari olarak defterden adları silinenler, Anadolu ya geçerek kendilerine katılanlarla birlikte Anadolu yu yıllarca büyük bir yıkıma uğrattılar. Anadolu halkının önemli bir kısmı 1603-1606 arasında Büyük Kaçgun olarak nitelendirilen göç hareketinin yaşanmasına yol açtı.
Bu insanlar, topraklarını bırakıp, rahat ve güvenlik altında yaşayabilecekleri yerlere göç ettiler. Bu isyan hareketlerinin bir an evvel durdurulması için birçok paşa görevlendirilmekle birlikte, bunlar içinde en güçlü ve dirayetlisi olan yaşlı Kuyucu Murad Paşa nın mücadelesi eşkıyalığın kısa sürede ve şiddetle bastırılması anlamında dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Murad Paşa nın 1606-1608 yılları arasında Konya, Ilgın, Sarayönü ve çevresinde ne gibi faaliyetlerde bulunduğu, kimlerle mücadele ettiği ve bunların neticeleri hakkında bilgiler verilmeye çalışılacaktır.
Kanuni Sultan Süleyman ın hükümdarlığı zamanında büyük bir ihtişam ve itibara ulaşan Osmanlı Devleti, onun ölümünden sonra topraklarını genişletmeye devam etmesine rağmen uzun ve yıpratıcı savaşlar dönemine de girmekteydi. 1578-1606 yılları arasında Osmanlılar, Doğu da İran la, Batı da Avusturya ile zorlu mücadeleler vermekteydi ve 1578-1590 arasında Doğu da Kafkaslardan Nihavend e kadar İran ın bütün batı eyaletlerini ellerine geçirmişlerdi. 1590 İran barışından sonra bu sefer de 1593 te Avusturya ile savaşa sürüklenen Osmanlılar, III. Mehmed zamanında 1596 yılında Haçova da büyük bir zafer kazandılar.
Bu savaşın garip sonu, Ciğalazade Sinan Paşa nın askerî sınıftan binlerce kişiyi isyan ettirip, kanun dışı hareketlerde bulunmak zorunda bırakması şeklinde gelişti. Savaşın ardından, kalan birlikler teftiş edilirken, Ciğalazade görünürde disiplini korumak amacıyla o gün yoklamada bulunmayanların firari sayılacağını, tutuklanacağını, idam edileceğini ve en önemlisi de mal ve mülklerine el konacağını açıkladı. Bu karar, kaçanları, savaşa hiç katılmayanları veya katılıp da yaşanan kargaşa ortamından dolayı o gün orada bulunamayanları da kapsamıştı. Öyle ki adları firari listesinde olanların önemli bir kısmı büyük zeamet sahipleriydi. Devletin isteği açıktı.
Devlet, onların sahip olduğu değerli toprakları bir başkasına acele satarak kendisine gelir sağlamak amacındaydı. Haçova sonrası yaşanan bu durum, isyanların fitilini ateşleyen önemli bir faktör oldu. Sonuçta İnebahtı yenilgisinden sonra Avrupalıların Osmanlı ya bakışlarındaki değişimle birlikte, Avusturya ve İran savaşlarının büyük bedeller karşılığında sürmesi, Anadolu da zaten var olan huzursuzlukların artmasının da bir nedeniydi. Kanuni zamanında süregelen isyanlara III. Murad ve III. Mehmed öneminin bu uzun savaş yılları büyük etki etti.
Sadece toplumsal yapı değil, aynı zamanda devlet müesseseleri de büyük bir değişim sürecine girdi. Bütün bunlarla başa çıkabilmenin ilk adımı olarak devlet, Anadolu da eşkıyaların çıkardığı isyanlara müdahale etme gereği duydu.
Bu yüzden, Karaman, Kütahya, Kayseri, Ankara, Maraş ve Halep kısacası hemen hemen tüm Anadolu da çıkan isyanlarla başa çıkmak için bir an evvel Avusturya savaşına son vermek icap etmişti. 1606 Zitvatorok Antlaşması yla son verilen savaşın ardından sadrazam olan Kuyucu lakaplı Murad Paşa Anadolu ya geçerek isyancılarla mücadeleye memur edilmişti. Genel olarak isyanların sebepleri şu şekilde sıralanabilir;
Ciğalazade nin uyguladığı Haçova firari politikası. Güvenliği sağlamak gayesiyle yeniçerilerin Anadolu ya gönderilmesiyle yüzyılda hem tarım toprakları hem de ticaret üzerindeki kontrollerini genişletmeleri. XVI. yüzyılın sonundan itibaren devletin mali sıkıntısını gidermek üzere alınan bir takım tedbirler.
Örneğin Beylerbeylerine, sekban birliklerine asker almak için vergi toplama yetkisi verilmesi. Türk-devşirme mücadelesinin bir sonucu olarak yeniçerilerle sipahiler arasında yaşanan güç savaşı. Yeniçerilerin yükselen gücüyle ters orantılı olarak tımarlı sipahilerin giderek sayısının ve öneminin azalması. Anadolu da nüfus artışı yaşanması, buna mukabil ekonomik gelişmede ortaya çıkan sıkıntılar.
Anadolu dan geçen ticaret yollarının eski önemini bir ölçüde kaybetmesi. Kapıkulu halkına XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu da tımarlar verilmeye başlanması. Tımarlının vefatından sonra çocuğu yoksa bir akrabasının veya hemşehrisinin geçmesi kanun iken, devşirme ocağına bağlı olanlara verilmeye başlanması. Avrupalı ateşli silahlar kullanan askere karşı tımarlı sipahilerin savaşmaya gönülsüz olmalarıyla Osmanlıların, eli silah tutan sarıca veya sekban adı verilen Anadolulu gençleri paralı asker olarak orduda kullanma yoluna gitmeleri.
Diğer yandan, özellikle de İran savaşları sırasında Anadolu daki at kaynaklarının tükenmesiyle atsız kalan sipahilerin geri hizmete alınması. XVI. yüzyılın sonlarına doğru ekonomideki değişimin neticesi olarak malların fiyatları iki katına çıkmasıyla tımarlı sipahiler, kapıkulu veya vakıf gelirleriyle geçimlerini sağlayanların birden bire ekonomik güçlerinin zayıflaması. Genel olarak tımar sisteminin eski önemini kaybetmeye başlaması, mukataaların iltizam usulüyle işletilmesinin yaygınlaşması, avarız vergilerinin olağan hale gelmesi, cizye ve ağnam vergilerine daha fazla önem verilmesi gibi nedenler. İklimsel faktörlerin etkisi.
Sebepleri ne olursa olsun bu dönemde isyan edenleri, tımarlı sipahiler, kapıkulu, köylüler, öğrenciler veya leventler şeklinde sistematize etmenin çok ötesinde bir sınıflandırmaya tabi tutmak gerekir. Bunun, işsiz kalan askerlerle birlikte hepsini içine alan bir yapı olduğunu belirtmek gerekir. Birçoğu basit köylülerken topraksız leventlere, askerlere, sekbanlara ve eşkıyalara dönüştüler. Kendi esas kökeninden uzaklaşan bu köylüler, bir parça imtiyaz için savaşanlar haline geldiler.
Fakat ana kategoride değerlendirildiğinde köylüler ve eşkıyalar olmak üzere örgütlenmeleri ve talepleri bağlamında farklılıklar gösterirler. Toprak köylüler için tarımsal üretimin ana unsurudur. Oysa eşkıyalar toprağı kullanma hakkından vazgeçmişler, ya çevresel faktörler, iklim koşulları ya da sadece kendi istekleriyle bunu yapmışlardır. Köylüler, toprak sahibine veya devlete yıllık vergi verirlerken, eşkıyalar vergi vermezler.
Köylülerin talepleri, devlet ile yerel görevlilerce daha az vergilendirilme veya bir sancaktan diğerine bağlanma ricalarını içerirken, eşkıyalar kendi konumlarına veya güçlerine göre farklı taleplerde ulunmaktaydılar. Bu ayrışmaların örnekleri daha da çoğaltılabilir.