Geçmişten günümüze "Sarayönü"-59

AŞÇI BABA TÜRBESİ ETRAFINDA ŞEKİLLENEN UYGULAMALARDA ESKİ TÜRK İNANÇLARININ İZLERİ (2)İnsanoğlunun var olduğu günden beri rüya ilgisini çekmektedir. Bunun üzerine farklı kültürlerde güçlü düşünürler araştırmalar...

AŞÇI BABA TÜRBESİ ETRAFINDA ŞEKİLLENEN UYGULAMALARDA ESKİ TÜRK İNANÇLARININ İZLERİ (2)

İnsanoğlunun var olduğu günden beri rüya ilgisini çekmektedir. Bunun üzerine farklı kültürlerde güçlü düşünürler araştırmalar yapmıştır. Doğuda İbn Haldun, İbn Arabî, Gazalî; batıda ise Freud gibi isimler yetişmiştir. Türklerin İslâmiyet'e geçişleri ile birlikte rüyaya kattıkları anlamlarda değişmiştir. Özellikle Kur'an ve Hadislerde geniş yer bulması ile rüya, Türk kültür hayatında edebiyattan sanata, şiirden inanışa her alanda kendisine rastladığımız bir motif olmuştur.

Rüya, uyku halinde iken görülen görsel, işitsel algı ve duygulardır. İnsanlar eskiden beri rüya üzerine kafa yormuşlar, farklı görüşler ileri sürmüşler, çeşitli yorumlar yapmışlardır. Rüya batılı ve doğulu âlimlerin, felsefecilerin, din adamlarının ilgi odağı olmuştur. Biz bu makalemizde İslam âlimlerinin farklı görüşleri neticesinde hem fikir oldukları genel kabul gören rüya tasnifini vererek Müslüman toplulukların rüyaya bakış açısını açıklamayı hedefliyoruz. Rüyalar genel olarak üçe ayrılmaktadır:

1- Rahmanî Rüya: Bu rüya tipinin aracısı melektir ve doğrudan Allah tarafından gönderilir. Bu rüya herkeste gerçekleşmez. Peygamberler, sıdıklar, sadıklar, veliler, evliyalar ve ulu kimseler tarafından görülebilen rüyalardır. Onun için "rüya-yı sadıka", "rüya-yı saliha", "rüya-yı hasene" gibi adlarla anılır. Bu guruptaki rüyaların müjdeci, haber verici fonksiyonları olabileceği gibi insanların hayatına yön vermede etkili olan uyarıcı ve korkutucu yönleri de vardır.

2- Nefsanî Rüya: Tamamen kişi kaynaklı rüyalardır. Bu rüyalar insanın gün boyu ya da uyku öncesinde geçirmiş olduğu meşguliyetin zihnî karışıklık neticesinde uykuda gördüğü hallerdir. Bu rüyaların halk inanışlarında bir kıymeti yoktur.

3- Şeytanî Rüya: Bu rüya tipinin aracısı da şeytandır. Şeytan tarafından telkin edilen bu tip korkunç rüyalara batıl gözü ile bakıldığı için pek itibar edilmez. Karışık ve yalancı rüya olarak görülen bu rüyalar "ahlâm" veya "adgâs ü ahlâm" olarak da adlandırılır. Rüyaları tasnif noktasında adlandırmada farklılıklar olabilir; fakat içerik büyük çoğunlukla aynıdır.

Türk kültüründe, edebiyatında rüya önemli bir yer edinmektedir. Pek çok konuda sayfalarını karıştırma ihtiyacı hissettiğimiz Seyahatname, Evliya Çelebi'nin görmüş olduğu bir rüya neticesinde onu yollara düşürmüş ve sonucunda bu eşsiz eser ortaya çıkmıştır. Halk edebiyatında, halk inanışlarında, tekke şiirinde, divan şiirinde rüya önemli bir motiftir. Biz bu bildirimizde Aşçı Baba için de anlatılan bir menkıbeden yola çıkarak Anadolu'dan farklı örneklerle yaygın olarak karşımıza çıkan bu motifi incelemeye çalıştık. Bu menkıbelerimizi kısaca tanıtmak istiyoruz böylece hem ortaklıklar hem de farklılıklar ortaya çıkmış olacaktır.

1- Aşçı Baba (Konya - Sarayönü)

Sarayönü'nün önceki belediye başkanlarından biri Aşçı Baba'nın türbesinin önündeki yolu genişletmek ister. Bu yol çalışmaları esnasında türbenin yola değen duvarını da yıkarlar. Belki türbenin devamını da yıkacaklar veya kabri mezarlıkta başka bir yere nakledeceklerdir bu bilinmez. Ama türbenin dört duvarından biri yıkılmıştır. O döneme kadar türbenin duvarları kerpiçten, üstü de toprak dammış. Türbenin duvarı yıkılınca belediye reisini yatırmamışlar, rüyasında ikaz etmişler. Bunun üzerine belediye başkanı türbeyi restore ettirip üstünü de betonarme yaptırmıştır. Yıkıldığı sene yağmur yağmadığı, üstü kapatıldıktan sonra yağmur yağdığı da söylenir.

2- Kadı Burhaneddin (Sivas - Merkez)

Halk Kadı Burhaneddin'i devlet adamlığı, şairliği ve âlimliğinin ötesinde bir velî olarak kabul etmiştir. Sivas'ın eski valilerinden birisi türbesini olduğu yerden yol geçirmek isteyince, Kadı Burhaneddin valinin rüyasına girmiş ve onu türbesine dokunmaması hususunda ikaz etmiştir. Vali, bu rüyadan sonra düşüncesinden vazgeçmiştir. Türbesi açıldığında cesedin bozulmadığı ve eli de yumruk şeklinde sıkılı olarak görülmüştür. Bugünkü türbesi,1966'da vali M. Vefik Kitapçıgil'in gayretleriyle yapılmıştır.

3- Garip Mezarı(Nevşehir – Kozaklı/Doyduk Köyü)

Doyduk köyünün güneybatısında bulunan yolun sol tarafında bir tarla içerisinde ve etrafı yarım metre seviyesinde taslarla çevrili olan bu mezar hakkında köy halkının çok fazla bilgisi yoktur. Fakat içerisinde mezar tası bulunan bu mezarın yaklaşık otuz yıl kadar önce köy halkı tarafından bozulması üzerine köyden bir kadın rüyasında burada yatan şahsı gördüğünü ve kendisine: "Yuvamı bozmayın, ben de sizin yuvanızı bozarım." dediğini söylemesi üzerine köy halkı bu mezarın etrafını tekrar taslarla çevirmiştir. Aktarıldığına göre bunun hemen akabinde o dönemde yağmur yağmayan köye bardaktan boşanırcasına yağmur yağmıştır. Köy halkı buraya daha çok dileklerinin gerçekleşmesi için gelmektedirler. Yine bu dilekler için de taşlara bez bağlayarak bunları mezarın ortasında bulunan büyükçe bir taşın üzerine bırakmaktadırlar.

Örnek metinlerde de görüldüğü üzere benzer motifli bu menkıbelerin sayısını arttırabiliriz. Bu menkıbelerin ortak motifi velinin ilgili kişilerin rüyalarına gelerek türbelerinin, mezarlarının yıktırılmasına engel olmalarıdır. Temel yapı olarak aynı olan bu menkıbelerimizi pek çok ilimizde belki de Türk dünyasında görebileceğiz.

Benzer bir anlatma da Konya'da Sarraflar Yer altı Çarşısı için anlatılmaktadır. Alâeddin Sarayı ve Mevlâna Türbesi güzergâhı üzerine inşa edilen bu çarşı için Saray ve Türbe arasında var olduğuna inanılan yer altı geçidinin bu çarşı yüzünden yok edildiğine inanılır. O sıralarda dönemin Konya valisi ölür ve yerine geçen vali yardımcısı da vefat eder. Bu yüzden halk arasında onların cezalandırılmış olduğu düşünülür.

Farklı coğrafyalarda yaşayan velilerin menkıbelerindeki bir motifin Konya'nın diğer ilçelerinde bile duyulmamış bir veli olan Aşçı Baba için de anlatılması halk muhayyilesinin bir ürünüdür. Çevremizde de gördüğümüz pek çok yatır ve ziyaret yerinde oluşan inanç ve uygulamaların hem İslamî geleneğe dayandığı hem de İslâm öncesi inançlara kadar uzandığı ortaya çıkmaktadır. 1 ve 2 numaralı menkıbede muhatap uyarılan yöneticilerdir. 1'de belediye başkanı, 2'de validir. 3 numaralı menkıbede ise ikaz edilen bir köy halkının tamamıdır. Yağmur yağmaması ile cezalandırıldıklarına inanmaktadırlar.

Bu menkıbelerdeki motifler, veliliği kabul edilen kimselere ait keramet motifleridir. Ulu kimselerin öldükten sonra da kerametlerinin devam ettiğini gösterir karinelerdir. Yaşandığına inanılan bu olaylarda rüya, veli ve ilgili kişi arasında bir iletişim aracı olmuştur. Rüya yoluyla veli ilgili kişiden mezarının yerini tespit etmesini ister, Türbesinden alınan bir eşyanın geri getirilmesini ister, mezarının üstüne türbe yaptırılmasını ister, bizim örnek metinlerimizde olduğu gibi türbesinin yıkılmamasını ister. Yıllardan beri efsaneler üzerinde çalışmalarına devam eden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu'nun tespitlerini tekrar etmenin yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu tür efsaneleri topluluk huzurunda okuduğunuz zaman şu iki tepkiyi alırsınız:

a. Bilgin meslektaşlarınız o efsanenin benzerlerinin başka nerelerde anlatıldığını ve kimlere, hangi adlarla bağlandığını hatırlayıverirler,

b. Varsa, dinleyiciler arasındaki vatandaşlar da, o efsanenin benzerinin kendi köyünde veya kasabasında da anlatıldığını bildirirler. Hatta bunların bazıları, kendi beldesinin efsanesinin, belki de ona göre hikâyesinin veya rivayetinin başka başka yerlere ve adlara bağlanmasını da şüpheyle karşılar, âdeta beldesinin bir zenginliğinin ellerinden alındığını söylerler.

Birinci gruptakilerin, yani bilginlerin hatırlamaları son derece yararlı olur; onların vereceği örneklerle çalışma daha da zenginleşecektir. Gerçi ikinci gruptaki vatandaşların verecekleri örneklerle de bir zenginleşme olacaktır. Ancak onların kafalarındaki bir düşünce de yıkılmış olacaktır. Bazen bu tür vatandaşlar, asıl hikâyenin kendi beldelerine ait olduğunu, öbürlerinin kendilerininkinden alındığını da ileri sürmekten geri kalmazlar. Biz de bildirimizin okunması sırasında hem bilginlerimizden, hem de varsa vatandaşlarımızdan aynı ilgiyi bekleyeceğiz.

Anadolu'nun neresinde bulunursa bulunsun, çok gösterişli veya mütevazı bir yapı da olsa halk muhayyilesinde bu mekânların bir kutsallığı vardır. Neticesinde de buraların dokunulmazlıkları oluşmuştur. Türbeler çevresinde şekillenen inançlarda kasıtlı ya da kaza ile türbelere zarar verenlerin çeşitli yollarla uyarıldığı duruma göre cezalandırıldığı halk arasındaki yaygın inanış ve anlatmalardandır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haberleri