Geçmişten Günümüze Sarayönü Düğünleri’ nin birincisini paylaştığımız geçen haftaki çalışmamızda Kız İsteme/Dünür Gitme, Yüzük Takma, Baş Bozma, Kahve İçme gelenek ve göreneklerini açıklamıştık. Bu çalışmamızda ise Çeyiz Çakma, Gelis, Düğün Odası, Deve Oyunu geleneklerini ele alacağız.
Çeyiz Çakma[1]: Gelis/Kına Gecesinin olduğu günün sabahı “kayınvalidenin yani gelininin yeni evine çeyizi götürülmektedir. Önceki süreçte gelinler kayınvalideleri ile aynı evi paylaştıklarından bu evin bir odası gelin odası olarak hazırlanır ve buraya çeyiz çakılırdı. Çakılan bu çeyizlere düğünün bitimini takip eden ertesi günü sabahı bakılırdı. Buna “Gelinin Yanı veya kısaca “Gelin Yanı” adı verilirdi.
Yani gerdek gecesinin sabahını takip eden günde gelin ziyaret edilir, sergilenen çeyizlerine bakılır ve bu çeyizlerin eleştirisi kadınlar arasında yapılır, kadınlar bu çeyizlere bakarak evlenecek genç kızlarına çeyiz hazırlamak için bu çeyizlerden örnekler alırlardı. Bunun yanı sıra “yorgan kaplama” dediğimiz bir adet de vardır ki, çeyiz için hazırlanan yorganların kaplanması işini, akrabalardan bekar ve annesi hayatta olan genç kızlar yapardı.
Gelis: Günümüzde yerini “kına gecesi” tabirine bırakan” Gelis”, oğlan evinin bayanlarıyla kız tarafının bayanlarının kız evinde yaptığı eğlencedir. Önceki süreçte kız evine, kız evi yakınsa yürüyerek ellerde küçük teneke kutuların tahta parçalarına sabitlenmesi ve içerisine kül dökülmesi ve gaz yağı ile külün karıştırılması suretiyle yapılan meşalelerle genellikle bayanlar giderdi.
Bekar erkekler ise, bu meşale alayının arkasından yürürlerdi. Eğlence başladığında, kayınvalideler evlenecek yaştaki oğulları için, burada gelin adaylarını seçerlerdi. Gelis, kız evinin bahçesinde yapılırsa, evlenme çağındaki erkekler, bahçe duvarlarının üzerinden, meşale ışığında yüzleri pırıl pırıl parlayan genç kızlara gizlice bakar, kendilerine hanım adayı seçerlerdi. Bu akşamda hanımlar, talba” adı verilen def ile oluşturulan müzik eşliğinde eğlenirler. Bu eğlencede talba çalıp türkü söyleyen kadına “talbacı”, gelin kızı ağlatmak için mani söyleyen kadına “ağıtçı” veya “manici” denilirdi. Eskiden geliste talba çalınarak türküler söylenip tahta kaşıkla oynanırken, bu gelenek günümüzde oldukça azalmıştır.
Eğlencenin sonrasında “kına yakma” merasimine gelindiğinde “bir kapta karıştırılan” kına gelin kızın ellerine, ayaklarına, saçlarına yakılırken, günümüzde artık sadece avuç içine yakılır hale gelmiştir. Kınayı yakanlardan birisi kız, birisi oğlan evinden olmak üzere biri yeni evli diğeri bekâr iki genç bayandır ve bu bayanların annelerinin hayatta olma şartı vardır. Önceden kınanın yakılması sırasında yaşı büyük bayanlardan birisi ağıt yakarken, bugün artık başta “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” olmak üzere türküler söylenir hale gelmiştir.
Eski dönemlerde tabakta kına ikram edilirken, günümüzde küçük keselerde kuru kına dağıtılmaktadır. Önceki devirlerden bir diğer adette ise, kına yakılmadan önce gelin kız, avucunu sımsıkı kapatıp kayınvalidenin avucunun içerisine Reşat Altını bırakmasını bekler. Kayınvalidenin altını gelinin avucunun içine koymasıyla birlikte gelin kız elini açmakta, sonra kına yakılmaktadır. Kınada gelin kızın başına kırmızı ve yeşil pullu tül örtülmektedir. Burada kırmızı sevinci, yeşil ise, muradı ifade eder. Bayanların eğlencesi belli bir süre devam ettikten sonra misafirler dağılır ve gelin kızın yanında sadece yakınlarından genç kızlar kalır.
Düğün Odası: Gelis’ in olduğu gece, damadın ve oğlan evinin erkeklerinin yaptığı eğlenceye verilen isim “düğün odası” dır. Eğlencede genel olarak, “mahkeme”, ”yüzük” oyunu gibi çeşitli oyunlar sergilenmektedir. Bu oyunlarda amaç izleyenleri güldürmektir. Genelde damat izleyici olarak bulunmaktadır, oyunlarda vurma teması fazla olduğu için damat oyuncular arasında fazla yer almamaktadır.
Düğün odasında damada şakalar yapılır, çorabı çekilir, ayakkabısı saklanılır, hatta kaçırılmak istenir. Damadın “Sağdıç’ı ve “Bayraktar’ı damadı korumak ile görevlidirler. Şayet damadın ayakkabısı veya başka bir eşyası düğün odasındaki delikanlılar tarafından alınırsa veya damat kaçırılırsa, damadın sağdıcı ve bayraktarı ile anlaşma yapılır, damat serbest kalırdı. Bu anlaşma genellikle düğünden sonra sağdıç’ ın ve bayraktarın yemek ziyafeti sözü vermesi ile sonlanırdı.
Sağdıç damadı evlilik ritüellerine (tören) hazırlayan kişi, bayraktar ise, sağdıç’ ın yardımcısıdır ve onun verdiği görevleri yapmakla yükümlüdür. Düğün odasında gecenin son saatlerine kadar eğlenilir ve eğlencenin bitiminde yemek yenilir ve delikanlılar evlerine döner. Sağdıç ve bayraktar ise, damadı yatağına yatırdıktan sonra evlerine dönerlerdi.
Deve Oyunu: Düğün sabahı delikanlılar oğlan evinde “deve” yaparlardı. Deve, delikanlıların üstlerine aldıkları kalın kumaş ve baş kısmına geçirdikleri sopanın üstüne deve başı haline getirilen parçayla gezmeleridir. Bu deve oyunu oynayan oyuncular, mahalleleri gezerek kız evine kadar gider ve orada da oynanırdı. Deve oyunu oynayan oyuncular, damadın ve gelinin akrabalarının evlerinin önünde de bu deve oyununu oynarlar, oyunun sonunda oyunu oynatan “Deveci Başı” na hediyeler verilirdi.
[1]Tarih, Kültür, Sanat, Turizm ve Tarım Açısından Uluslararası Sarayönü Sempozyumu (24-26 ekim 2014 Konya) Bildiri Kitabı,Aralık 2015,s.298-s.302,Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları EnstitüsüYayınları:Yayın No: 8