Geleneksel Sarayönü Düğünlerinin bir bölümü olan bu çalışmamızda Düğün Yemeği, Gelin Alma , Gerdeğe Katma, Gelin Yanı adlı Örf ve Adetleri ele alacağız.
Düğün Yemeği[1]: Düğün sabahı saat 09.00 civarında yemek oğlan evinde, yani düğün evinde başlar. Kazanların yakılmasıyla beraber evin yüksek bir yerine de Türk bayrağı asılır. Düğün yemeği başlamadan önce düğün evinin aşçısı marifetini göstermek için bir kazanın ağzını açarak, düğüne gelen seçkin misafirlere hazırladığı pilavı takdim eder. Pilavı yiyen eşraf ise, hediye olarak para verirler, bu para ahçıya verilen bahşiştir. Bu törene “Kazan Ağzı Açma Töreni denilir.
Düğün yemeğinde etli düğün pilavından ayrı, çok eskiden etli pirinç çorbası verilirken günümüzde bamya ve yoğurt çorbası, helva ve şerbet sunulmaktadır. Düğün yemeğinde sofralar erkek ve bayanlar için ayrı hazırlanır ve tabaklardaki yemekler bittikçe yenisi getirilir, konuklar doyuncaya kadar ikrama devam edilir. Pilavı yiyen misafirler doymadıkları zaman düğün evinde hizmet eden personele,“Bir Denizaltı” daha getir derler .”Deniz Altı” kavramı, altında kavurma bulunan pilav demektir. Eskiden kavurma yerine koyun etinden yapılan “Tandır Kebabı” veya haşlama et verilirdi . Yemek, öğle ezanına değin sürer. Çünkü öğle namazının sonrasında gelin almaya gidilmektedir.
Gelin Alma: Gelin alma günümüzde Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi otomobillerle yapılmaktadır. Damadın akrabalarına veya yakın arkadaşlarına ait olan otomobillerden birisi, süslenerek düğün/gelin arabası olarak belirlenir. Önceki dönemlerde ise gelin ata bindirilirdi, daha sonraları at arabası denilen ancak fayton şeklinde üzeri kapalı olan ve “yaylı” olarak adlandırılan arabalarla gelin alınırdı. “Bayraktar” denilen oğlan evinden bir delikanlı, ayrı bir arabada Türk bayrağıyla gelin almaya giderdi ve bu durum hala aynı şekildedir. Arabalarla kız evinden düğün evine gelirken yapılan gezi bu dönemde olduğu gibi önceden de yapılır ve Hacılar Köprüsü denilen yerden gelin muhakkak geçilirdi. Günümüzde de bu köprüden gelinler geçirilmektedir.
Eski dönemlerde gelinlik yerine kadife şalvar, üzerine yine kadifeden içlik giyen gelinin başına “kalak” yapılırdı. Sarayönü ağzında “Kalağı kalktı” tabiri “büyüklendi, kibirlendi” manasında “kalak” sözüne istinaden kullanılmış olabilir. Gelinin başı, pembe yeşil gibi renklerden hazırlanan kıraplar ve başörtüler ile örtülürken, yüzü de tül veya kırmızı kırap ile kapatılırdı. Bunlardan günümüze tek kalan, gelin kız evinden çıkarken yüzüne örtülen kırmızı tüldür. Günümüzde beyaz gelinlik giyen gelinin başını ve yüzünü kapatan al duvak örtülür.
Gelin kız baba evine veda edip koca evine gitmeden önce gelinin babası, yoksa abisi evin boş bir odasında, en yoğun duyguların yaşandığı bir esnada, gelin kızın kırmızı kuşağını bağlar, bu kırmızı kuşak gelin kızın namusunun, iffetinin bir simgesidir, al duvağıyla başını ve yüzünü örter. Kuşağı bağlayan gelin kızın babası veya ağabeyi. “Kızım veya bacım seni al örtünle uğurluyoruz .Ancak Akınla yani kefeninle koca evinden dönebilirsin. Kocana ölünceye kadar sadakat göster.” diyerek kızlarına öğüt verirlerdi. Gelin kızın babası tarafından örtülen al duvak, gelin koca evine gidip, karı koca gelin odasına girdiğinde, damat tarafından açılır. Babalar ve kızları için en zor anlardan biri olan bu bir nevi vedalaşma esnasında; baba kızına sanki:”seni gözümden sakınarak namusunla, edebinle gelin ediyorum. Bundan sonra kocana itaat edecek, benim yüzümü ağartacaksın kızım” der ve göz yaşlarını iç dünyasına akıtarak kızına veda eder ve çok sevdiği kızını damadın babasına teslim eder. Emanetimi size namusu ve iffetiyle teslim ettim, kızıma sahip çıkın, onu üzmeyin der. Damadın babası da siz hiç merak etmeyin emanetinize gözümüz gibi bakacağız diyerek gelin kızı babasından teslim alır. Baba kız bu duygusal anlarında gözleri yaşlı, mahzundurlar.
Gelin almaya kayınpeder gitmekte, gelini kayınpedere kendi babası veya abisi teslim etmektedir. Gelin arabaya bindirilmeden önce imam dua eder, gelin arabasına kayınpeder de biner. Ayrıca “yenge” denilen sağdıcın eşi ile görümce veya eltilerden birisi de gelinin yanına binerler. Damat ise, gelini almak için kız evine gitmez. Sağdıç ile gelin kızı baba evinde bekler. Kız evinden düğün evine kızın yakın akrabalarından 8-10 tane genç kız da gelir. Ancak gelinin ailesi oğlan evine gelmez, kendi evlerinde kalır. Gelen akrabalar ise, gerdeğe değin gelinin yanında bulunurlar. Gelin düğün evine indiğinde damat karşılar ve havaya şeker ve para atar. Kayınvalide, evin kapısından girerken gelinin koltuğuna Kur’an-ı Kerim koyar. Bu, gelinin eve bolluk, bereket getirmesi ve eşlerin mütedeyyin ( dindar) bir müslüman olması içindir.
Eski zamanlarda gelinin ayağının altına “keçe” sererler ve bir demir parçasının üzerine basmasını sağlarlardı. Bu ritüel , bu eve gelin geldin demir gibi namusunla ve iffetinle sağlam dur, kocana itaat et ve keçenin kılları kadar da çocuğun çok olsun anlamında, bir temenniyi ifade etmek için yapılır.Bu şekilde yeni evine inen gelin, damatla beraber gelin odasına girer. Damat, hanımının al duvağını açmadan önce gerdanlık takar, yüzündeki kırmızı pullarla işlenmiş tülü kaldırır, gelinin yüzünü açar, heyecanını yatıştırmak için ,sevgi dolu sözlerle hayat arkadaşının alnından öper, ikisi de sevinçle şerbet içerler. Bu esnada gelin ve damat, gelin odasında fazla durmazlar. Çünkü dışarıda misafirler merak içinde gelin ve damadı beklemektedir. Sonrasında misafirlerin yanına çıkarak toplulukta ayakta duran gelin ve damada herkes dikkatle bakar, ikisinin bir birine yakışıp yakışmadığını inceler, kendi aralarında yorumlar yaparlar, yakın akrabalar takı takarlar. Ardından damadı sağdıç ve arkadaşları evden çıkarırlar ve yakın bir arkadaşının evinde yatsı vaktine kadar otururlar.
Sağdıç ve hanımı, düğünde damat ve geline yol gösteren, önderlik eden, genellikle “sağdıç” damadın en yakın arkadaşı olan kişidir. Sağdıç, damatla yalnız olduğu bir esnada damada gerdek gecesi hakkında bilgiler verir, tavsiyelerde bulunur. Damada düğün yemeği yedirir. Gelin ise, düğün evinde kalarak bayanlarla birlikte oturur. Akşam yaklaşırken sağdıç hanımı geline gerdek gecesi hakkında bilgiler verir, tavsiyelerde bulunur, düğün yemeğini yedirir, gelin odasında gerekli hazırlıkları yapar. Kısacası sağdıç ve sağdıç hanımı , gelin ve damadı gerdek gecesine psikolojik olarak hazırlarlar, moral verirler, korkularını gidermeye çalışırlar, gece için gerekli tüm hazırlıkları yaparlar. Gelin odasına sağdıç hanımı akşamdan evvel, damat ve gelinin gece boyunca yemesi için, tepsiyle baklava, kuru yemiş çeşitleri, su, diğer içecekleri getirir. Böylelikle tüm hazırlıklar tamamlanmış olur.
Gerdeğe Katma(Zifaf): “Gerdek yemeği” ismiyle düğün evinde oğlan evinin yakınları tarafından akşam yemeği yenildikten sonra yatsı namazı kılınır. Namazın sonrasında imam gerdek duasını yapar ve damadın sırtı yumruklanarak gerdek odasına katılır. Eğer odaya girebilen varsa içerde, yoksa kapının önünde, henüz damat girmeden para da alırdı. İçeride sağdıç ve eşi, damat ve gelini el ele tutuşturarak odadan çıkar. Gelin ve damat içeride yalnız kalınca ilk önce 2 rekat şükür namazı kılıp evliliklerinin mutlu, huzurlu olması, hayırlı evlatlara sahip olabilmeleri için dua ederler. Gerdek gecesi anıları, evlilik yaşamı boyunca belleklerden silinmez. Bu sebeple eşlerin bu gecede nasıl davranması gerektiği hususunda bilgi sahibi olması son derece önemlidir. Eşler aile yaşamının bu en önemli gününde, birbirlerine sevecen ve anlayışlı olurlarsa, mutlu bir evlilik yaşamının temelini atmış olacaklardır.
Gelin Yanı: Gerdeğin ertesi günü gelin yeniden düğün günü giydiği kıyafetini giyerek hazırlanır. Genç kızlar sabahtan gelinin yanına gelerek hem çakılan çeyizlere bakar, hem de eğlence yaparlar. Gelinin çeyizi, onun toplumsal statüsünün bir göstergesidir. Yapılan eğlence öğleye kadar sürer. Sonrasında gelen konuklar evden ayrılırlar.
[1]Tarih, Kültür, Sanat, Turizm ve Tarım Açısından Uluslararası Sarayönü Sempozyumu (24-26 ekim 2014 Konya) Bildiri Kitabı,Aralık 2015,s.298-s.302,Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları EnstitüsüYayınları:Yayın No: 8