"GÖREN GÖZ AĞLAR, YÜREK SIZLAR"

HAZİN TABLOAbdullah  ibn-i  Kâmiya, Umeyr'i  şehit  etmişti,Umeyr zırhlı olduğundan, Peygamber'e benzetmişti,Abdullah  Rasül-i krem'i  öldürdüğünü  sanmış,Muhammed'i öldürdüm diye, sevinçten...

HAZİN TABLO

Abdullah  ibn-i  Kâmiya, Umeyr'i  şehit  etmişti,

Umeyr zırhlı olduğundan, Peygamber'e benzetmişti,

Abdullah  Rasül-i krem'i  öldürdüğünü  sanmış,

Muhammed'i öldürdüm diye, sevinçten nâra atmış.

Bu  şayia  müslümanlarda  çalkalanıp  yayıldı,

Şaşkınlıkları   arttı,  ümitsiz   savaşıyorlardı.

O anda Rasülullah'ın yanında on kişi kalmış,

Çoğu nerde olduğunu bilmiyor, hepsi şaşırmış.

En samimi müslümanlar bile, ümitsiz kalmışlar,

Rasülullah'ın durumunu öğrenmek istiyorlar.

Ali'nin  kılıcı  bir  şimşek  gibi, kalkıp  parlamış,

Düşmanları serip yol açmış, Peygamber'i aramış.

İbn-i Nâdir düşman safını delmiş, arkaya geçmiş,

Ömer  bile  O  şehit  oldu  diye, ümidi  kesmiş.

Müslümanlar yılmadan savaşa devam ediyorlar,

Bir taraftan da Hazret-i Peygamber'i arıyorlar.

Rasülullah'ı bulan K'ab ibn-i Mâlik, haber vermiş,

Müslümanlar  yanına  koşmuş,  etrafını  çevirmiş.

Düşmanlar Peygamber'in olduğu yeri öğrenmişler,

Bütün hamleyi Peygamber'e doğru tevcih etmişler.

Müşrikler O'nun kanına el bulamak istiyorlar,

Bunu bir şeref sayıp, O'na doğru saldırıyorlar.

Ali  ve  arkadaşları  siper  olmuş koruyorlar,

Rasülullah'a gelen hücumları püskürtüyorlar.

Müşrik Utbe bin Ebi Vakkas, Peygamber'e taş atmış,

Mubarek  dudağına  isabet  etmiş  yaralanmış.

Yine müşrik Abdullah bin Kâmiye, bir hamle yapmış,

Peygamber'in miğferi bölünmüş, yüzü yaralanmış.

Peygamber'in olduğu yerde, kılıçlar şakırdıyor,

Oklar durmuyor, üzerine yağmur gibi yağıyor.

Ashâb O'nun etrafında, bir daire teşkil etmiş,

Ebu Dücâne kendini kalkan edip esirgemiş.

Üstüne gelen oklar, O'na isabet etmiyordu,

O halde bile ağzından, şu dua yükseliyordu:

"Ya Rab! kavmimi affet, ne yaptığını bilmiyorlar."

Diye,  Allah'tan  kavmi  için, affını  istiyorlar.

Ölülerini defnettikten sonra, Kureyş ordusu,

Harp sahasını terkedip, gittiler Mekke'ye doğru.

Harp  alanına  girildiğinde  manzara  hazindi,

Gören göz ağlar, yürek sızlar, parçalanır giderdi.

Müşrik, şehitlerin burun ve kulaklarını kesmiş,

Onları hazin perişan bir halde, defolup gitmiş.

Peygamber amcası Hamza'yı aramaya koyuldu,

Burnu, kulağı kesik, karnı deşik bir halde buldu.

Aslanlar  aslanını  böyle  bulunca  üzüldüler,

Benim için bundan büyük, musibet olmaz dediler.

Hamza'nın üzerine hırkasını çıkartıp serdi,

Cenaze namazını kıldı, O'na çok dua etti.

Müslümanlar şehit askerleri toplayıp defnetti,

Şehit sayısı yetmiş olmuş, üzüntüyle gidildi.

Bu harpte,zaferden sonra yenilmek, çok acı şeydi,

Bu mağlübiyeti  adeta,  istemişler  gibiydi.

Rasülullah'ın   emrini   yerine   getirmemişler,

Ganimet derdine düşmüş, düşmana fırsat vermişler.

Bu harpten sekiz yıl sonra, Peygamber oradan geçmiş,

O  günü  hatırlayıp,  gözü  dolmuş  ve  şöyle  demiş:

"Bundan sonra asla, putperest olmanız imkansızdır,

Ama korktuğum şey, sizin dünyaperest olmanızdır."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri