HADDİNİ AŞMA

Köşemiz okurlarımızın desteğiyle daha güzel oluyor.Köşe yazarlığında önemli bir değişiklik yaptık. Hep kendi yorumlarımızla okuyucumuzun karşısında olmak yerine okurlarımızın da görüşleri ile ortak bir ses oluşturduk.Her...

Köşemiz okurlarımızın desteğiyle daha güzel oluyor.

Köşe yazarlığında önemli bir değişiklik yaptık. Hep kendi yorumlarımızla okuyucumuzun karşısında olmak yerine okurlarımızın da görüşleri ile ortak bir ses oluşturduk.

Her şeyi bilen eleştirisi almak yerine ‘güçlü bir ses’ değerlendirmesinin muhatabı olduk.

Bugün de okurumuz Yaşar Güvensoy’dan gelen çok güzel bir hikayeyi paylaşacağım.

Yaşar abi, alıntı olduğunu ifade ettiği hikayenin günümüze çok uygun olması nedeniyle paylaşılmasını istediğini anlattı.

İşte hikaye.

Halife Harun Reşid, Bermek olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte, “Saray’ın bahçesinde gezerken, canı meyve çekiyor... “Elmayı dalından koparmak için uzanıyor, ne var ki; “orta boylu” olduğu için, meyveye yetişemiyor!..

Veziri Yahya’ya diyor ki;

“Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!”

Vezir “zayıf” olduğu için, “Halife’nin omzuna” çıkıyor ve meyveyi koparıp, veriyor...

Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” diyor, “Bana bahçıvanı çağırın... Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.”

Zaten az ileride duran ve olan-biteni “hayretle” seyreden bahçıvan geliyor... Halife, ona; “Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen” diyor...

Bahçıvan diyor ki;

“Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak... Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?”

Halife şaşırıyor!..

“Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?..

Kaldı ki, sen bir Bermekî’sin!.. Bermekî olmaktan niye kaçınıyorsun?..”

“Belgeyi almakta ısrar eden bahçıvan diyor ki; “Evet, bir Bermekî’yim... Ama, mademki, benden bir istekte bulunmamı istediniz... Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!”

Halife Harun Reşid ; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” diyor ve daha sonra da, o belgeyi veriyor bahçıvana...

Aradan yıllar geçer...

Halife Harun Reşid, yattığı uykudan uyanır, gözleri açılır, kulakları duymaya başlar...

“Civar ülkelerden gelen uyarıların ve halktan yükselen tepkilerin, hiç de yersiz olmadığını düşünmeye başlar!..

Bermekîler ; Halife Harun Reşid’in kendilerine beslediği “büyük güven ve yakın ilgiyi istismar ederek, sadece saray kademelerini değil, eyaletleri de kendi yandaşları ile yönetmeye başlarlar!..

Devletin her kademesini anlayacağınız bir ‘ur’ gibi sarmışlar, en ücra yerlerine bile kendi adamlarını yerleştirmişlerdir!..

Yattığı derin uykudan uyanan Halife, Bermekîlerin ‘devlet içinde devlet’ kurmak için uğraştıklarını, ülkenin her yanını ele geçirdiklerini ve kendisini devre dışı bıraktıklarını fark edince, derhal emir verir:

“Bermekîleri kılıçtan geçirin!..

Yaşlılarını da zindana atın!”

Emir, yerine getirilir!..Bermekiler öldürülür.

Peki, “Bahçıvan’a ne olur?..

Halife’nin emri üzerine, görevliler “Bahçıvan’ın evine de giderler... Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır!..

Ama, bahçıvan; hemen, “Bermekî olmadığına” dair, Halife imzalı belgeyi gösterir!..

“Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim der ve kellesini kurtarır!..

“Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Harun Reşid, son durumu öğrenmek için kurmaylarını çağırır ve sorar;

“Emrimi yerine getirdiniz mi?”

Kurmaylar der ki;

“Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı... Sadece bir adam kaldı... Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!”

Halife; “Hatırladım ben onu... Onu bulun ve bana getirin” der...

Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama;

“O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin... Ben de verdim... Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?”

Bahçıvan der ki;

“Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!”

Harun Reşid, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki;

Fark etmez sultanım... Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, büyüklüktür... Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!..

Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!..

Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!..

Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”

Yorum, yine size ait.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri