Çarşamba günü, Medine'ya yaklaşmış Kureyş'liler,
Uhud dağına gelip, karargah kurup yerleşmişler.
Müslümanlar Cuma namazından sonra yürüdüler,
Uhud dağına doğru, tekbir getirerek gittiler.
Uhud, Medine'ye bir saat kadar mesafeliydi,
Müslümanların sayıları bu sefer bin kişiydi.
Münafıklar Medine dışına çıkmak istememiş,
Üçyüz münafık vazgeçip, Medineye geri gelmiş.
Böylece müslümanlar, yediyüz nefere eksilmiş,
Bunların da sadece, yüz tanesi zırhını giymiş.
Aralarında yaşı küçük olan çocuklar vardı,
Rasülullah kontrol yaparken bunlarıda çıkardı.
Cuma gün Uhud'a gidilmedi, Seyheyn'de beklendi,
Ertesi sabah müslümanlar, savaş yerine geldi.
Sırtını Uhud'a verdi, Medine'ye karşı durdu,
Müşrikler karşıda, çorak yere durmuş bekliyordu.
Rasül-i Ekrem sancağı, Mus'ab bin Umeyre verdi,
Zübeyr bin Avvam'ı, zırhlı erlere komutan etti.
Amcası Hamza'yı zırhsız erlerin başına koydu,
Abdullah bin Cübeyr'de elli erle vadide durdu.
Maksat arkadan gelecek tehlikeyi önlemekti,
Ordunun sol kanattaki vadiyi gözetlemekti.
Rasül-i Ekrem, bu elli okçuya şunu diyordu,
Abdullah bin Cübeyr'i sıkı sıkı tenbihliyordu.
"Düşman gerek galip, gerek mağlup olsun ayrılmayın,
Benden emir gelmedikçe, kesinlikle bırakmayın.
Biz ister düşmana dalalım, isterse kırılalım,
Sakın burdan ayrılmayın, biz ne olursak olalım."
Müşrikler, Bedir'de başına gelenlerden ders almış,
Bu defa erlerini muntazam halde hazırlamış.
Ordunun sağ kanadına Halid bin Velid bakıyor,
Sol kanadını ise İkrime komuta ediyor.
Süvarinin başına Savfan bin Ümeyre verilmiş,
Okçuların başına, Abdullah komutan edilmiş.
Bayraklarını Abdu'l Uzza Talha almış taşıyor,
İşte müşrikler Bedirden böyle ders almış çıkıyor.
Kureyş ordusuyla, Uhud dağına gelen kadınlar,
Def çalıp, ordu safları içinde dolaşıyorlar.
Harp şarkısı söyler, moral vermeye çalışıyorlar,
Bedir'de ölenlere yazılmış, şiir okuyorlar.
Başında Hind'in bulunduğu, bu kadın topluluğu,
Hep bir ağızdan şarkı söyleyip moral veriyodu.