İtikaf günleri başladı!

Ramazanın son 10 günü bir mescitte ibadet niyetiyle belli kurallara uyup dış dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kaldığı itikaf günleri, bugün başladı.Allah'ın rızasını kazanmak için...

Ramazanın son 10 günü bir mescitte ibadet niyetiyle belli kurallara uyup dış dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kaldığı itikaf günleri, bugün başladı.

Allah'ın rızasını kazanmak için belli bir adap içinde camide kalmak ve ibadetle meşgul olmak anlamına gelen "itikaf", ramazanın son 10 gününde yapılıyor. İtikaf, modern hayatın yoğunluğunda nefis terbiyesi ve ibadetine yeteri kadar zaman ayıramayan Müslümanlar için ramazanın ayrılmaz bir parçası.

Müftülüklerin belirlediği camilerde yapılabilecek

Geçen yıl COVID-19 tedbirleri nedeniyle camilerde ifa edilemeyen itikaf, bu Ramazan’da il ve ilçelerdeki mülki amirliğin onay vermesi durumunda müftülüklerin belirlediği camilerde yapılabilecek.

İtikaf ibadetinde asıl olanın camilerde yapılması olmakla birlikte salgın ve benzeri mücbir sebepler olması durumunda evlerin mescit olarak kullanılan bir odasında ibadet şartlarının gözetilerek yapılabileceği tavsiye ediliyor.

Nebevî bir miras; itikâf

İslâmî literatürde itikâf, "bir mescitte Allah'ın rızasını kazanma niyetiyle ve belirli kurallara uyarak inzivaya çekilmek" demektir. Hadis kaynakları Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretten sonra her yıl Ramazan'ın son on gününde itikâfa çekildiğini, hanımlarının da genelde Resûl-i Ekrem'le birlikte itikâf yaptığını nakleder (Buhârî, "İtikâf", 3; Tirmizî, "Savm", 80).

Hz. Âişe'nin bildirdiğine göre Resûlullah Ramazan'da son on gün girince geceleri ihya eder, ailesini ibadet için uyandırır, ibadete daha çok önem verir, diğer vakitlere nispetle daha çok ibadet eder ve Müslümanlara da bunu tavsiye ederdi (Müslim, "İtikâf", 7).

Bir ibadet çeşidi olarak itikâf, Hz. İbrahim zamanından beri bilinmektedir (Bakara, 125). Bu ibadet, Hz. Peygamber'in hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Resulullah (sas)'ın Medine'de sadece bir sene hariç her yıl itikâf yaptığı bilinmektedir (Tirmizi, "Savm", 79).

İslâm öncesi Mekke toplumunca da bilinen itikâf, Hz. Peygamber'in uygulamalarıyla sünnet vasfı kazanmıştır. O, zaman zaman ve çoğunlukla da Ramazan ayının son on gününde Mescid-i Nebevî'de itikâfa girer, yani günün bütün saatlerini orada geçirirdi. Kendisine bu maksatla mescit içinde bir çadır kurulduğu, zorunlu ihtiyaçları dışında mescitten çıkmadığı bilinmektedir (Tirmizî, "Savm", 79).

Hz. Peygamber'in bu uygulamasından hareketle İslâm alimleri, oruç tutan kişinin özellikle Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmesini müstehap kabul etmişlerdir. İtikâf bir nevi ibadet olduğundan itikâfa giren kişinin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekli görülür. Ancak kadınların evlerinin bir odasında itikâfa girmeleri daha uygun görülmüştür.

Resulullah ibadete daha fazla vakit ayırırdı

İtikâf niyetiyle mescide giren Hz. Peygamber, bu süre içerisinde ibadet için daha fazla vakit ayırırdı. Her zamankinden daha fazla Kur'ân okur ve dua ederdi. Hz. Peygamber'in (sas) bu âdeti, Medine-i Münevvere'yi teşriflerinden itibaren mübarek ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Mü'minlerin anneleri olan Hz. Peygamber'in hanımları da Resûlullah'ın vefatından sonra da, Ramazan'ın son on gününde evlerinde itikâfa devam etmişlerdir. Pek çok hadis de bu geleneğin bir müekked sünnet olarak Peygamberimiz tarafından ümmetine "güzel bir kulluk hatırası" olarak bırakıldığını gösteriyor bizlere...

İtikâfın amacı; dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kalması, daha fazla ibadet yaparak, dua ederek günahlarının bağışlanmasını umması ve Allah'a daha çok yaklaşmasıdır. Bu nedenle kişinin itikâfta kaldığı sürece haramlardan kaçındığı gibi mubah olan şeylerden de kaçınarak mümkün olduğu kadar tüm zamanını ibadetle geçirmesi gerekir. Hz. Aişe (r.anha) bununla ilgili olarak şu rivayette bulunur:

"İtikâf eden kimseye sünnet olan şudur ki, hiçbir zaman hastayı ziyaret edip sormamak, hiçbir cenaze namazında bulunmamak, hiçbir kadına dokunmamak ve onunla cinsel yaklaşıma yol açacak davranışta bulunmamak ve ancak lüzumlu olan ihtiyacı için dışarı çıkmak, itikâf ancak oruçlu olarak gerçekleşir ve itikâf ancak cemaati olan camide olur" (Ebû Dâvud, "Savm", 81).

İtikâfa girmek, nefsi yasaklardan korumada daha etkili bir yöntem olduğu gibi, Ramazan'ın son on günlerinde olması tahmin edilen Kadir Gecesi'ne rastlama imkânı ve umudunu da artırır.

Tefekkür etme imkânı sağlar

Asırlardır kadim bir kulluk geleneği olarak devam ettirilen itikâf, insanı dünyevî meşgalelerden uzaklaştırıp daha fazla ibadete vesile olması yanında, genel anlamda hayatın anlamı üzerinde tefekkür etme imkânı da sağlar.

İnsanların zaman zaman böyle derin tefekküre ihtiyacı vardır. İtikâf bu tefekkürü gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kullanılabilir. Orucun müspet tesirlerini alabildiğine artıran, nefis muhasebesine insanı mecbur eden, bu ayı senenin dönüm noktası haline getirebilecek bir ibadet, Kadir Gecesi'ni aramanın en güzel şeklidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri