Evlilik ve boşanma istatistikleri açıklanınca inanıyorum ki; hepinizin morali bozuluyordur.
Bizim gibi köklü geleneği olan, toplumun temel taşını ailenin oluşturmasını sağlayan bir milletin evlatlarının evlilikten fazla boşanma davası olduğunu duymak sadece moralimizi değil, kimyamızı bozuyor.
Yuva kuracak gençlere evlilikleri öncesi dostlarının ve yakınlarının yaptığı ‘iyi günde, kötü günde bir yastıkta kocayın’ temennileri artık kısa süre içerisinde yok oluyor. Bu acı olayların yürek yakan kısmı ise anne ve baba şefkatine muhtaç minicik yavruların adliye koridorlarında yalnızlığa itildiklerini hissedercesine ‘anne- baba’ diyerek ortalığı inleten feryatları ise ciğerlerimizi yakıyor.
Biz millet olarak aile yapımızı yıkmaya zorlayan bu olaylar karşısında çözüm bulacağımız yerde ‘Laf’ üretmeyi tercih ediyoruz.
Kız ailesi şunu demiş, erkek ailesi böyle söylemiş.
Küçücük meselelerin ne kadar büyütüldüğünü müşahade edecek kadar feraset kalmamış.
Kanser vakaları ve boşanma vakaları çok hızla ilerliyor.
İkisi de insanımızı yoruyor.
Milletimizin birliğini, dirliğini zorluyor.
Güveni zedeliyor, yuva kurmayı geçici heves olarak gösteriyor.
Yazık.
Çok yazık.
Geldiğimiz ve düştüğümüz durama bir bakın.
Canımız, ciğerimiz, geleceğimizi emanet edeceğimiz yavrularımız yaşarken anne-baba hasreti çekiyor.
Anne kucağına hasret kalmış, merhameti bilmiyor.Baba şefkati görmüyor.
Büyüklerimiz duygulanarak “Evlendik ama ne evimiz, ne de yiyecek bir dilim ekmeğimiz dahi yoktu. Kendimiz den vazgeçerdik çocuklarımızı zor doyururduk” diye içli içli anlatırlardı.
Bu insanlar ölünceye kadar yoklukla mücadele etmenin yanında bir birlerini de taşımışlar.
Tartışmışlar ama hayatlarında hiç kavga etmemişler.
Yuvayı yıkmamışlar.
Yoklukla mücadele ederken, yavrularını da vatana millete hizmet etsin diye adam gibi yetiştirmişler.
Sadece yavrularını değil, torunlarına da hayatı öğretmişler.
Şimdi her şey var.
Evlerde elbise, ayakkabı mağaza açacak sayıya ulaşmış, Beyaz eşya, mobilya ve mutfak malzemeleri desen çoğunluğu son teknoloji ürünü.
Ama yeni evliler eften, püften konudan tartışıyor, kavga ediyor. Sonra da adliye koridoruna taşınıyor. Minicik yavruyu ne düşünen var, ne de onların feryadını duyan.
Nafaka hesabı yapılıyor. Mal paylaşımı konuşuluyor.
Hatta ‘el alem’ ne der. ‘Konu komşuya rezil oluruz’ diyen aile büyükleri de yok.
Hani,‘iyi günde, kötü günde bir yastıkta kocama’ sözü vermiştiniz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bir birinizi tanımadan, görmeden evlenmiyorsunuz. Her gün berabersiniz, evlenmeden evli gibi yaşıyorsunuz ama evliliği yürütemiyorsunuz.
Kendiniz üzülmüyorsanız bizi üzüyorsunuz, minicik yavruları üzüyorsunuz.
Aile yapısını çökertiyorsunuz.
Dostları sizde seyretmeyin müdahale edin. Boşamaya değil, birleştirmeye çaba sarf edin Artık yıkılan yuva sayısı seyretmeyi değil, müdahale etmeyi zorunlu hale getirdi.