Rasülullah, müşavere için harp meclisi kurdu,
Bu mecliste ensar, muhacir başları da bulundu.
Hatta münafıklar bile, bu toplantıya çağrıldı,
Bu konuda onların da görüş ve fikirleri alındı.
İlk karar, şehir içeriden müdafa edilecek,
Kadın ve çocuklar emin yere yerleştirilecek.
Şehrin kapıları kapatılıp, kimse çıkmıyacak,
Müşrikler girerse, içerden müdafa yapılacak.
Kurulan harp meclisinin, aldığı karar böyleydi,
Münafıkların başı Abdullah'ta bu fikirdeydi.
Fakat, Bedir'de olmayan genç delikanlı yiğitler,
Allah'tan bugünü beklerdik, harp isteriz dediler.
Eğer harp etmezsek, korktu zannederler şımarırlar,
Kendimize dedirtmeyiz, korkak diye müslümanlar.
Kahraman gençlerin sözü, halka heyecan getirdi,
Artık, düşmana karşı savaşmaya karar verildi.
Rasül-i Ekrem'in fikri de içerden savunmaktı,
Çünkü Kureyş'ten gelen düşman, fazla kalabalıktı.
Müslümanlar harp için hiç hazırlıklı değildiler,
Kureyş'in böyle geleceğini hiç düşünmediler.
Şimdi Peygamber'e dini savaşla yaydı diyenler,
Bu harp nasıl çıkmış baksınlar, harpci ilân edenler.
Kureyş koca bir ordu topluyor, Uhud'a geliyor,
Abbas haber vermese, haberleri bile olmuyor.
Şimdi düşman gelmiş, Medine'ye kadar dayanmışlar,
İster istemez müdafa etmek zorunda kalmışlar.
Gerçek böyle iken neden Brockelman konuşuyor,
Harp tahrikçisi demek küstahlığında bulunuyor.
Vahiy gelmemişse ashabıyla istişare yapar,
Çoğunluk neye karar verir ise, onu uygular.
Günlerden Cuma, namazlarını mescidde kıldılar,
Namazdan sonra cihad emri alıp, harbe koştular.
Rasül-i Ekrem, cihadın faziletinden bahsetti,
Sabır-sebat ederseniz, zafer yine sizin dedi.
Ebu Bekr ve Ömer ile birlikte, evine girdi,
Zırhını giymiş, kılıç kuşanmış, hazır çıkıverdi.
Çarşamba günü Medine'ye yaklaşmış Kureyş'liler,
Uhud dağında durmuş, karargâh kurup yerleşmişler.
Müslümanlar Cuma namazından sonra yürüdüler,
Uhud dağına doğru tekbir getirerek gittiler.