KENDİMİZİ SORGULASAK

Bir süredir siz değerli okurlarımızdan gelen yorumları biraz ihmal ettik.Bugün Galip hocamın alıntı olarak belirterek gönderdiği yorumunu paylaşalım istedik.Şehir ve ülke gündemine dair yorumlarımızı tarih süzgecinden bilgilerle...

Bir süredir siz değerli okurlarımızdan gelen yorumları biraz ihmal ettik.

Bugün Galip hocamın alıntı olarak belirterek gönderdiği yorumunu paylaşalım istedik.

Şehir ve ülke gündemine dair yorumlarımızı tarih süzgecinden bilgilerle aktarma telaşı yaşarken, Kahraman Maraş Pazarcık ve Elbistan merkezli yaşanan depremler ile ardından zaman zaman etkili olan sel felaketleri,hepimize hayatın acı gerçeği ile yüzleşme dersi verdi.

Galip hocam bize bu dersten anlatmış.

Tabii alırsak.

Aynen paylaşıyorum.

Kahraman Maraş’ta bir süredir "Siz Tanrıyı bu kadar kızdıracak ne yaptınız ki, sizi böyle cezalandırmış" diye bir söz dolaşıyor.

Bu sözü de, Belçikalı afat gönüllüsü olarak Maraş'a yardıma gelen bir kişinin söylediği ifade ediliyor.

Kimin söylediği veya söylenip söylenmediği gerçek mi, değil mi bilemem ama, bizler hakikaten Cenabı Hakkı çok şiddetli kızdırmış olmalıyız ki, böyle bir âfâtı bize reva görmüş..

6-7 asırdan beri dimdik ayakta duran, İslam beldesi olduğumuzun nişanesi olan minarelerimizin yıkılması boşuna değil…

Minarelerimizle birlikte camilerimizi de elimizden aldı, Cenabı Hak..

Müstehakmıydı bize..

Haketmişmiydik acaba, bu kadar büyük bir cezayı..

Maalesef evet..

Haketmiştik ne yazık ki..

O kadar şımarmış, o kadar şuursuzlaşmıştık ki, gözümüz hiç bir şeyi görmez olmuştu..

Hak hukuk bilmeyen, kul hakkı nedir tanımayan, yetim malı, devlet malı demeyen, mazlumların âhlarını duymayan, tüm pisliklerin yaşanmasını gayet doğal karşılayan bir güruh olmamız sebep olabilir mi, bu kadar dehşet verici cezaya dûçâr olmamıza...

Debdebeli hayatlar sürerken,

Şatafatlı bir yaşam yaşarken,

Fakiri fukarayı düşünmeyi bırak, bir tekme de biz vururken,

Allem edip kallem edip garibanın üç kuruşunu zimmetimize geçirirken,

Haksız olduğumuz davaları,yalanlarla lehimize çevirirken,

Biçâre kalmış kadınların, babasız büyüttüğü yavrusunu yaşatabilmek için para karşılığı fuhuş yapmasına göz yummakla birlikte, o masumun göz yaşlarına aldırış etmeyip,

" şu para için bu işi yapıyorsan al bu parayı bu fuhşu yapma kızım" demek yerine onun bedenine vicdansızca sahip olunurken,

Kazanç olsun da haram mı helal mi diye düşünülmezken,

Zül-intikâm olan intikam sahibinin, intikamların en şiddetlisiyle intikam alacağını hiç aklımıza getiremedik..

Covid belasıyla akıllanmayan bizlere, arkasından asrın depremi diye nitelendirilen bu âfât ile bizleri ikaz eden Rabbimizden tövbe istiğfar dileyelim ki;

Bu acıları unutturacak daha beter acılarla bizi cezalandırmasın..

Kimbilir kaç yetimin feryadına, kaç mazlumun âhına, kaç tane haksızlığa uğrayan mağdurun bedduasına cevaptı, bu yaşadıklarımız..

Ama ne yazık ki;

"5 milyonluk evimin karşılığına, devletin vereceği kıytırık bir evi asla kabul etmem" diye zırvalayanlar..

2 bin lira kiraya oturan kiracısına "ister otur ister oturma bundan sonra evimin kirası 5 bin lira" diyen vicdansızlar..

Deprem sürecinde mağduriyet yaşayan depremzedelere 10 liralık bir yiyeceği 20 liraya kakalamaya çalışıp da bu ticaretin de helal olduğunu sananlar,

Normalde 1000 liraya yaptığı işçilik bedelini deprem sürecinde 3000 liraya çıkaran kan emiciler...

Aklımızı başımıza toplasak gayri

Bu kadar bela musibet boşuna gelmiyor, başımıza..

Biraz vicdana gelsek

Hatta en önemlisi kendimizi bir sorgulasak

Buna çok ihtiyacımız var.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri