Süleyman abi alıntı olduğunu belirterek paylaşmamız için şu hikayeyi göndermiş.
Nahiye memuru hikayesini paylaşacağım.
Ama sizlerden gelen yazıları paylaşmamıza bazen kendini beğenmiş kalemi doğru düzgün tutamayanlar karnından konuşurmuş.
Okurlarımızın sesi olmak bizi küçültmez.Bizim eğitimimizde, tecrübemizde evelallah saygının içindedir.
Hikayemiz şöyle.
Nahiye memuru görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
Nahiye memuru "İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
: "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış.
Köylü: "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Nahiye memuru paniklemiş ister istemez: "Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış..
Köylü: "Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur"
Nahiye memuru: "Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: "Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."
Nahiye memuru: "Yahu.. Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş: "Ben ölmezsin demiyorum ki...
Bizim devletle bir işimiz olsa siz de bu yolları önermiyor musunuz???...
Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta....
Sen de ölsen,mevzuata uygun ölmüş olursun!..
Süleyman abi “Kim yazdıysa ağzına sağlık” diyerek yazının da hakkını vermiş.
Bizim yorumumuz mu?
Kendisini hatırlatmak buna denir.
Kamu da çalışanların kulağına küpe olsun.
Vatandaş unutmaz..