Rasülullah ile Ebu Bekr, Sevr dağına çıkmışlar,
Tepesinde bulunan bir mağaraya sığınmışlar.
Ebu Bekr'in oğlu Abdullah, gece haber getirir,
Kölesi Âmir, orada koyun otlatır, süt verir.
Bu şerefli iki yolcu, mağarada üç gün kaldı,
Müşrikler onları kaçırmamak için, hep aradı.
Aranmadık yer, sormadıkları kişi koymadılar,
Muhammed'i getirene, yüz deve bahşiş koydular.
Fakat müşrikler nere baksa, elleri boş dönüyor,
Eli hançerli gençler, izine düşmüş, O'nu arıyor.
Bu kişiler, mağaranın yanına kadar geldi,
Rastladıkları bir çobana sordular Muhammed'i.
Çoban, mağarada olabilir, fakat ben görmedim,
Ne mağaraya giren, ne burdan geçene rast geldim.
Mağaraya kadar gelmiş, ayak sesleri duyarlar,
Dışarıdaki konuşmalar içer de yankı yapar.
Hazret-i Ebu Bekr, Peygamber için endişe eder,
Rasülullah O'na, mahzun olma, Allah bizimle der.
Mağarada üç günlük kalıştan sonra takibatın,
Gevşediğine kanaat getirdiler aranmanın.
Çünkü düşmanlar,üç gün zarfında Mekke civarından,
İhtimal vermiyor, uzaklaştılar gittiler burdan.
Ebu Bekr'in oğlu Abdullah develeri getirdi,
İki hicret dostları, Yâr-ı Gâr develere bindi.
Ebu Bekr'in kızı Esma azıklarını getirmiş,
Mükâfatının verileceği O'na müjdelenmiş.
Abullah bin Ureykıt, refakatında yol aldılar,
Çöllerde şaşırtıcı bir yolu takip ediyorlar.
Medine'ye giden başka bir yolu takip ettiler,
Evvela Cenup tarafından Tehame'ye gittiler.
Sonra doğuya, Kızıl deniz'den uzak çöl içinden,
Sahile muvazi gidiyorlardı, kumlu çöllerden.
Bütün günlerini deve üzerinde geçirdiler,
Kızgın güneş altında, dinlenmeden devam ettiler.
Bütün gayretleri, bir an önce Medine'ye varmak,
Medine'de ki müslüman kardeşlerine kavuşmak.
Yirmi dört saatlik yolculukta bunalmışlar terden,
Biraz istirahat için inmişler develerinden.