Müşrikler darün-nedve denilen evde toplanmışlar,
Sayısı artan müslümanlar için, görüş almışlar.
Karar için çok hararetli konuşmalar yapılmış,
Toplantı çok heyecanlı geçmiş, karar zamanıymış.
Ebu Cehil'in kararıyla toplantı devam etmiş,
Müslümanların Peygamberini öldüreceklermiş.
Acaba bu korkunç görevi kim yapabilecekti?
Haşim oğulları buna müsade edecek miydi?
Kureyş ilk zamandan beri, böyle karardan kaçınmış,
Müslümanlar çoğalıp artınca bu karar alınmış.
Bu korkunç görevi Hattap oğlu Ömer'e vermişler,
Haydi Hattap oğlu Ömer görelim seni demişler.
Ömer kılıcını kuşanmış, Kâ'be'yi tavaf etmiş,
Safa dağına doğru gidip, Dar'ül Erkam'a gitmiş.
Ömer nereye gidiyordu, ne yapmak istiyordu?
Gerçekten onu Allah'tan başka kimse bilmiyordu.
Kendine nereye gittiği sorulunca, O bunu:
Muhammed'i öldürmek için, gidiyorum diyordu.
Fakat o bu sözü söylerken, mukadderat gülüyor,
Muhammed'i öldürmeye değil, imana gidiyor.
Düşmanlarına değil, dostlarına doğru varıyor,
Ehlullah, Ashab-ı Rasülullah içine giriyor.
Yolda giderken, Nuaym bin Abdullah karşına geldi,
''Hayrola Hattap oğlu nereye gidiyorsun dedi.''
''Arapların dinine tefrika sokan muhammed'i,
Öldürmeye, ortadan kaldırmaya'' diye söyledi.
Nuaym, ''vallahi zor ve müşkül bir işe kalkışmışsın,
Ashap yanında duruyor, öldürmek kolay mı sandın,
Farzet ki bir yolunu bulup, öldürdün Muhammed'i,
Abd-i Menaf Oğulları, hiç sağ bırakır mı seni.''
Ömer Nuaym bin Abdullah'ın sözlerine alındı,
'Sende Muhammed den yanasın'' diye tartakladı.
Nuaym ''Beni bırak ey Ömer, kendi ailene bak,
Enişten ve eşi Fatma, İslam'a etti iltihak.''
Ömer, Nuaym'ın sözlerine inanmak istemedi,
Fakat içine şüphe düştü, yolunu değiştirdi.
Safa'ya giderken yolda, kız kardeşine üğradı,
Öfke ve şiddetinden, kapıyı çalmaya başladı.
Kardeşi, Ömer'in hiddetli geldiğini görünce,
Büyük bir telaş oldu, korkularından evlerinde,
Çünkü O'nun İslam düşmanı olduğunu bilirler,
Onlar da içeri de Kur'an öğrenmekle meşkuller.
Ömer, evin köşesinden dönerken, içerden gelen,
Kur'an sedasını duymuştu, kapıdan girerken.
Ömer ''okuduğunuz nedir? Çabuk bana getirin,''
Bir şey değil dediler ama, cevap etmedi tatmin.
Çünkü vaziyet Ömer'e başka şeyler anlatıyor,
Ömer'in hiddeti şiddetlenip, öfkeye dönüyor.
Demek duyduğum doğruymuş, sizlerde iman ettiniz,
O'nun sihirli sözlerine sizlerde itildiniz.
Eniştesinin yakasına sarılıp, yere çarptı,
Eşini kurtarmak isteyen Fatma^ya tokat attı.
Yüzü tokat alan zavallı kardeşinin suratı,
Kan geldi ağzı, burnu, üstü, başı kana bulandı.
Olan oldu, bundan fazla olacağı bu kadardı,
Canı yanan kadın, Ömer'in suratına haykırdı.
''Sen hiç Allah'tan korkmaz mısın. bak şu yaptıklarına,''
Hemen Kelime-i Tevhid getirdi arkasından da.
''Eşim ve ben İslam'a girdik, Allah'a inanmışız,
Sen ne yaparsan yap, başımızı kesssen bırakmayız.''
Orada geçen manzara çok acıklı ve hazindi,
Bu manzara karşında katı kalpler bile erirdi.
Ömer, kalbinde bir şey yandığını hisseder oldu,
Bu olay karşında baya şaşkınlaştı ve oturdu.
''Şu okuduğunuz sahifeyi bana verin dedi,''
Kardeşi sahifeyi sakladığı yerden getirdi.
Allah'ın Kelamını Ömer'in göz önüne açtı,,
Açtığı sahifede Ta ha süresi yazılıydı.
Ömer cahil değildi, mükemmel bir okur yazardı,
Eline verilen ayeti okumaya başladı.
O anda Allah'ın nuru Ömer'e erişmiş oldu,
Kalbi nurlandı, mü'minlerin safına giriyordu.
Kur'an hocası Habbap gizlendiği yerden çıkıyor,
Rasül-i Ekrem'in duasını O'na açıklıyor.