Yeni koronavirüs (COVID-19) dünyada, ilk kez Aralık 2019'da Çin'in Wuhan şehrinde belirlenen bir solunum yolu enfeksiyonu olarak ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü Ocak 2020'de yeni koronavirüs salgınını uluslararası yayılım gösteren halk sağlığı için acil durum olarak açıkladı ve Mart 2020'de ise pandemi olarak ilan etti.”Koronavirüs Aralık 2019’dan başlayarak dünyayı etkisi altına alıp tüm insanların hayatlarını derinden etkilemiştir. Yeni koronavirüsün neden olduğu hastalık Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakaları ile açığa çıkmıştır. Ardından 7 Ocak 2020’de bu vakalardaki etkenin yeni bir koronavirüsten (SARS-CoV-2) kaynaklandığı ve hastalığın isminin COVID-19 olarak dünyaya ilan edilmesi gibi gelişmeler takip etmiştir. Ülkemizde resmi kaynaklara göre COVID-19 tanısı alan ilk vaka 11 Mart 2020’de tespit edildi.“
[1]Gelinen noktada artık COVID-19 öncesi ve COVID-19 sonrası gibi iki paradigma oluşmuş ve bu durum yeni bir düzenin oluşacağının habercisi olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu düzenin içinde yeni tanışmış olduğumuz virüsle ilgili her gün yeni bilgiler öğrenmekteyiz. Toplumda COVID-19’dan korunmada ve bulaşı önlemede uyulması gereken kurallara dikkat edilmesi gerektiği bilinci yeni yeni oluşmaktadır Tüm dünyayı etkisine alan salgın hayatı durdurdu. Günümüz insanı böylesine bir krizi ilk kez deneyimledi. Her ne kadar şimdiye kadar COVID19 salgınından 60 yaş ve üzeri bireylerin hastalığı daha şiddetli geçirdikleri bildirilse de tüm dünyada toplumun her kesimi bu salgından biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan etkilendi. Pandemi haline gelen COVID-19 salgını üretimden tüketime, uluslararası ilişkilerden eğitime, ulaşımdan eğlenceye, dini ibadetlerden spor etkinliklerine kadar toplumsal yaşamın her alanını etkisi altına alarak mevcut bireysel ve toplumsal alışkanlıklarımızda dramatik değişimlere yol açtı. Pandemi ilan edilmesinden bu yana yaklaşık olarak 6 ay geçmesine rağmen halen bazı noktalarda belirsizlikler devam etmekte ilaç ve aşı çalışmalarının sonuçları sabırsızlıkla beklenmektedir. Temennimiz daha fazla insanın ölmemesi, ülkemizin ve dünyanın bu krizi en az zararla atlatmasıdır. Biz bu yazımızda daha çok çocuk sağlığı açısından koronovirüs olgusuna yaklaşacağız. Bugüne kadar mevcut raporlar COVID-19'un çocuklarda nadir göründüğünü göstermektedir. Pandeminin başlangıcında daha az sayıda çocuk hasta olması ile ilgili birçok faktör etkili olmuş olabilir. Öte yandan, bazı bulaşıcı hastalıkların çocuklarda daha az şiddetli olduğu da bilinmektedir.
[2]COVID‐ 19 semptomları çocuklarda yetişkinlerden daha az şiddetli gibi görünmektedir. Çocuklarımızda aşağıdaki semptomlar Covid-19’un belirtisi sayılabilir .
[3]- Akut solunum enfeksiyonu,
- 38-39 derece arası yüksek ateş
- Öksürük
- Boğaz Ağrısı
- Hapşırma
- Kas Ağrıları
- Yorgunluk
- Bulantı ve Kusma
- Karın Ağrısı
- İshal
- Kandaki Oksijen Oranının %95’den az olması.
Bu belirtilerden biri veya bir kaçı ortaya çıkar çıkmaz, çocuklarımızı mutlaka çocuk uzmanına götürmemiz gereklidir. Ancak hastalandığı zaman çocuklarımıza sağlık hizmeti ne kadar önemli ise, çocuklarımızı bu hastalığın belirtilerinden korumak ta o kadar önemlidir. Çocuklarımızın bu belirtilerle karşılaşmadan önce eğitilmeleri gerekir. Bu eğitim sürecini şu şekilde özetleyebiliriz.
- Çocuklarımıza maske takmanın ve bireyler arasındaki sosyal mesafeye uyulmasının önemi kavratılmalıdır.
- Hijyen kurallarına dikkat etmeleri sağlanmalıdır.
- Mümkün olduğu kadar çok az kişi ile temasa geçmeleri öğretilmelidir.
- Yemekten sonra mutlaka dişler fırçalanmalıdır.
- Çocuklarımızın uykularını tam almalarına dikkat etmek gerekir.
- Sağlıklı beslenmeleri sağlanmalı, koruma sistemini zayıflatacak yiyeceklerden kaçınılmaları öğretilmelidir.
- Oyunlarını sosyal mesafe kuralına uyularak ve maske takarak oynamaları kavratılmalıdır.
[1] Prof. Dr. Rukuye Aylaz ve Dr. Öğr. Üyesi Erman Yıldız (Editör),Yeni Koronavirüs Hastalığının Toplum Üzerine Etkileri ve Hemşirelik Yaklaşımları, İnönü Üniversitesi Yayınevi,Malatya-2020
[2] A.g.e.s.76
[3]Ag.e.s.80