Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken birçok husus vardır. Bunların başında tertemiz,İslam fıtratı üzere bize emanet edilen çocuklarımızın fıtratlarını korumak, onları muhafaza etmek gelir.
Rabbimiz Tahrîm Suresi, 6. Ayet-i Kerime’de kendimizi ve sorumlu olduğumuz insanları ateş azabından korumamız noktasında bizleri uyararak şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! (Ailede beraberce İslâm’a uygun yaşayın da böylece) kendinizi ve çoluk çocuğunuzu, yakıtı insanlar ve (yanıcı) taşlar olan ateşten koruyun. Onun üzerinde (görevli) iri yapılı, haşin tabiatlı, Allah’ın kendilerine emrettiği şeylere baş kaldırmayan ve emredildikleri şeyleri yapan (on dokuz zebânî) melekler vardır.”[1]
Yukarıda belirtildiği üzere Hz. Peygamber’in özel hayatından verilen örnek ışığında müminlerin aile sorumluluğuyla ilgili bir uyarı yapılmaktadır. Aile kavramının kapsamı sosyal yapıya göre farklılıklar taşısa da buradaki ana fikir, bir müslümanın mânevî mesuliyetinin sırf kişisel hayatıyla sınırlı olmadığına dikkat etmesinin gerekliliğidir. Böyle bir sorumluluk anlayışının sadece mânevî hedeflerle sınırlı kalmayan, sağlam bağlarla birbirine raptedilmiş bir aile yapısı ortaya çıkarması tabiidir. Âyette zikredilen ateşten maksat cehennem ateşidir. [2]
Lokman Suresi, 13-19. Ayet-i Kerime’lerde ise Lokman aleyhisselam oğluna şu öğütlerde bulunur:
“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir. Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!”
Lokmân’ın oğluna yönelttiği bu öğütler de Allah’ın ona verdiği hikmetin meyveleridir. Kuşkusuz insanın yaptığı her şey –ne kadar saklanırsa saklansın– Allah’ın mutlaka onu bildiği, dolayısıyla onun hesabını soracağı inancı ve bilinci ile bundan doğan sorumluluk duygusu ve kaygısı ahlâkî hayatın temelidir. Nitekim meşhur bir özdeyişte “Hikmetin başı Allah korkusudur” denilmiştir. Büyük şairimiz Mehmed Âkif’in, “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır / Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” şeklindeki beyti de bu gerçeğin güzel bir ifadesidir.
İnsanın iyi ve itaatkâr bir kul olduğunu gösteren üç örnek davranışın sıralandığı 17. âyetteki “namaz” Allah’a kulluk ödevini, “iyi olanı emredip kötü olana karşı koymak” toplumsal davranışlar karşısındaki kulluğun gerektirdiği yapıcı tutumu, “sabır” ise maddî ve sosyal çevreden gelen sıkıntıları, belâları birer imtihan bilip metanetle karşılama olgunluğunu yansıtır. Âyetteki “İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir” ifadesi, bu müsbet davranışların, kulluktaki kemali gösteren birer örnek olduğunu, hayatın şartları içinde yerine getirilmesi gereken böyle daha başka yüksek davranışlar da bulunduğunu gösterir. 18-19. âyetlerde ise kaçınılması gereken olumsuz davranışlardan örnekler verilmektedir. Bu örneklerin, özellikle kendini beğenmişlerin, başka insanları aşağılayıcı tutumlarından seçilmiş olması ve bunların Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunulması, Kur’an’ın insan onuruna verdiği değeri yansıtması bakımından özellikle dikkat çekicidir.[3]
İman,Allah’ın varlığına, birliğine, bütün isim ve sıfatlarına, Hz. Muhammed (sav)’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, Hz. Peygamber (sav) vasıtasıyla Allah’tan geldiği kesin olarak bildirilen bütün haberlere tereddütsüz inanıp, bunların hak ve doğru olduğunu içtenlikle kabul etmektir.Çocuklara iman esaslarının öğretiminden neyin anlaşılacağına gelince; yukarıdaki tarifte sözü edilen meselelerin öğretilmesi ve bu doğrultuda yetiştirilmeleri şeklinde anlamlandırılabilir. Bu açıdan çocukların Allah’ı kendi seviyelerinde gereği gibi tanımaları ve diğer iman esaslarını bilip kabullenmeleri, yine bu çerçevede Allah-kainat-insan arasındaki ilişkiyi, basitten karmaşığa doğru kavrayabilecek entelektüel birikimi elde edebilmeleri, iman esaslarının öğretimi içerisinde değerlendirilebilir. İşte bu anlayışla Hz. Peygamber (sav)’in çocuklarla olan ilişkilerine baktığımızda, her fırsatta onların tazecik kalplerine İslam inancını yerleştirmek için uğraştığını, hatta ilk konuşmaya başlayan çocuklara dahi imanla ilgili kelimeleri ve cümleleri tekrarlattığını söyleyebiliriz.[4]
Biz Müslümanların da tevhid içerikli bu ve benzeri ayet ve hadisleri çocuklarımıza öğretmesi ve bunların ne anlama geldiği hakkında onlara bilgi vererek sağlam bir İslam akidesinin temellerini atması gerekmektedir.
[1] Hasan Tahsin Feyizli, Feyzü’l-Furkan, Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali,
[2] Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 409-410
[3] Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa:338
[4] İsmail SAĞLAM, Hz. Peygamberin Çocuk Eğitiminde Öne Çıkardığı Hususlar ,Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Cilt: 11, Sayı:2, 2002 s. 171