Kureyş, müslümanların hareket haberini almış,
Uzaktan Mekke'ye girişlerini gözlüyorlarmış.
Haber alır almaz, şehri tahliyeye başladılar,
Etraftaki tepelere çadır kurup, oturdular.
Müslümanlar,Mekke'nin doğusundan şehre girdiler,
Mukaddes Kâ'be'yi Şerif'i ziyarete geldiler.
Yedi yıl önce, Kureyş'in Peygamberi öldürmeye,
Toptan and içtikleri insan,şimdi girdi Mekke'ye.
O Peygamber ki, ölüm çemberinin içinden çıkmış,
Öz yurdunu terkedip, uzak diyarlara sığınmış.
Tebliğe memur olduğu davasına devam etmiş,
Allah'ın inayetine sığınmış ve vazgeçmemiş.
Tevhid dini, nice gönüllere nakşedip duyurmuş,
İman hazzıyla nice mü'minin, ruhunu doyurmuş.
O'nun Hak davetine icabet eden müslümanlar,
Samimi Tevhid kütlesinin önünde geliyorlar.
Kaç kişi çıkmışlardı,şimdi kaç kişi geliyordu,
İslâm'ın bu sür'atı, akla durgunluk veriyordu.
Peygamber, Kasvâ adındaki deve üstündeydi,
Deveyi önden çeken, Abdullah bin Revâha idi.
Ashâb yavaş adımlarla, O'nu takip ediyorlar,
Kâ'be'yi görünce hep birden,tekbir getiriyorlar.
Lebbeyk,Allahümme Lebbeyk sesleriyle inletiyor,
Binlerce ağızdan çıkan ses, Mekke'yi titretiyor.
Kalpleri birdi,Allah'a Hamdü Senâ'yla doluydu,
Hak dinin Peygamberi önde, birlikte yürüyordu.
''Lebbeyk,Allahümme Lebbeyk,Lâ şerike leke Lebbeyk,
İnnel Hamde,ven niğmete leke vel mülk,Lâ Şerikelek.''
Lebbeyk sedası yükseldikçe, Kureyş'te seyrediyor,
Kimbilir ne duygular hissediyor, neler yaşıyor.
İçlerinde bu tevhid kafilesinde bulunmayı,
Ne kadar ister belkide, onun içinde olmayı.
Hepsi içinden türlü mana dolu gözle bakıyor,
Müslümanları gözleyip,hep onlardan bahsediyor.