Sarayönüspor’un mazisine açılan pencerede bu hafta, yeşil siyahlı formaya yönetici ve kulüp başkanı olarak yıllarını adayan isimlerden Memiş Ulutaş konuğumuz oldu. Öğretmen emeklisi olan Memiş Ulutaş, futbol camiasına arkadaşının teklifi üzerine girmiş. Yaklaşık 11 yılını Sarayönüspor’a veren Ulutaş, yöneticiliğin de bir de şampiyonluk yaşamış. İdareci oldukları dönemlerde en büyük sıkıntının maddi imkansızlıklar olduğuna değinen Ulutaş, idareciliği gönül işi olarak yaptıklarını söyledi.
İşte kendi ağzından Memiş Ulutaş’ın idarecilik hayatı:
Öğretmenlikten emekli oldum
1946 Sarayönü doğumluyum. İlkokulu Merkez İlkokulu’nda okudum. Ortaokulu yıkılan eski kız meslek lisesinin olduğu yerde okudum. Öğretmen okulu sınavlarına girdim kazandım. Liseyi de Akşehir Öğretmen Okulu’nda okudum. Okulu bitirdikten sonra Ordu Ünye’de öğretmen olarak göreve başladım. Sınıf öğretmeni olarak Ünye’de üç buçuk sene çalıştım. Sonra Manisa’ya askerlik için gittim. Öğretmen olduğum için dört ay askerlik yaptım. Sonra İzmir’e gittim. Narlıdere’de okuma yazma okulunda bir sene çalıştım. Sonra kendi isteğimle Sarayönü Değirmenli köyüne atandım. Üç yıl da orada çalıştım. Sonra 1970’de Devrim İlkokulu’na geldim. 1976’da da okul müdürü oldum. Oradan Merkez İlkokulu’na geldim ve 1992’de emekli oldum.
On yıl yöneticilik, bir yıl başkanlık yaptım
Futbola ilgim gençliğimden beri var ama içinde hiç bulunmamıştım. Sarayönü’ne geldikten sonra spor faaliyetlerinde görev almaya başladım. Öncesinde bir oyunculuk geçmişim veya görevim yok. 1972 yılından 1983 yılına kadar Sarayönüspor’da on yıl yöneticilik, bir yıl da başkanlık yaptım. Bir dönem Cevted Uğurlu’nun yönetiminde yer aldım. Bir dönem de Mehmet Ceylan’ın yönetiminde yer aldım. Bir yıl da başkanlık görevim var.
İdareciliği severek yaptık
Benim Sarayönüspor’da yöneticilik yapmam arkadaşım Mehmet Ceylan’a dayanır. Mehmet Ceylan ile aynı okulda çalışıyorduk. Beraber yönetime girelim dedi o şekilde Sarayönüspor’un yönetimine girdik. Tabi sporu da sevdiğimiz için isteyerek ve severek idarecilik görevinde bulunduk. Güzel yıllardı. Keyifli bir arkadaşlık ortamımız vardı. Belki maddi imkanlar biraz belimizi büküyordu ama zevki vardı.
Para malzemeye harcanırdı, futbol gönül işiydi
Benim zamanımda yönetimde yer alan idareciler arasında Ali Osman Acar, İsmail Mirza, Mehmet Ceylan, Yılmaz Alceylan, Muammer Ülker, Ali Osman Turan ve Cevdet Uğurlu vardı. Bazı zenginlerden destek alarak kulübü yürütmeye çalışıyorduk. Esnaflardan yardım toplamaya çıkıyorduk. Üye aidatlarımız vardı. Birde belediyeden destek alıyorduk. Bizim zamanımızda en çok para harcadığımız kalem malzemeydi. O zamanlar futbol parayla oynanmıyordu. Gönül işiydi.
Gücümüz nispetince çalıştık
Futbolcular severek, canı gönülden, beş kuruş maddi beklentide olmadan gelirdi. Futbolculara para falan vermezdik. Sadece Konya’dan gelen oyunculara yol parası verirdik. Bizimki de gönül işiydi. Bir beklentimiz yoktu. Bir şeyler elde etmeye çalışmaktan ziyade hep kendimizden bir katkı sunmaya çalıştık. Evimizden oyunculara çok yemek yedirdik. Gücümüz nispetince katkı sağladık.
Çok değerli oyuncularımız vardı
Takımımız çok güzeldi. Takımımızda Kaleci Süleyman, Metin Can Ünal, Ömer Gökay, Hüseyin Çeroğlu, Ali Çeroğlu, Mehmet Erdem, Sabri, Ferit, Süreyya Çetinkaya, Nazım, Zühtü, Gültekin, Bayram gibi çok iyi oyuncular vardı. Adını unuttuklarım kusuruma bakmasın. Bizim kendi çocuklarımız iyi olduğu gibi Konya’dan da iyi oyuncular getirirdik. Çokta kuvvetliydik. Kolay kolay bileğimiz bükülmezdi. Oyuncularımız kadar hocalarımız da iyiydi. Ethem hoca, Yılmaz hoca gibi hocalarla çalıştık.
Takım ortada kalmasın diye başkan oldum
1981 yılında kulüp başkanlığını ben aldım. Birçok kişi yönetime girmek istemedi. Benim de başkan olmak gibi bir niyetim yoktu ama takım ortada kalmasın diye alalım dedik. Maddi sıkıntılar yüzünden hiç kimse yanaşmıyordu yönetime girmeye. Masraflar çoğalıp destekler azalınca takım bize kaldı. Bu tip sıkıntılar nedeniyle talep olmayınca biz aldık. Benim başkanlığımda yönetimde Hüseyin Ceylan, Hanifi Cıngıl, Solak Yılmaz, İsmail Mirza gibi arkadaşlar yer aldı.
İmkansızlıklardan belediyeye devrettik
Başkanlığımda Konya 1. Amatör Küme’de mücadele ettik. Takımımız, zararı yok iyiydi. Orta sıralarda mücadele ettik ve orta sıralarda da tamamladık. Maddi yönden başka sıkıntımız yoktu. Garajdan hangi otobüsü çağırsak gelir bizi maça götürürdü. Bazen mazot parasını biz verirdik, bazen onlar karşılardı. Seyircimiz de iyiydi. Çok desteklemeye gelirlerdi. Bu zamanlardan çok daha iyiydi. Maddi sıkıntılarla başa çıkamayınca bir sezon sonra takımı belediyeye devrettik. İhtilalden dolayı dönemin belediye başkanı da kaymakamdı. Öylelikle takımı devredip seyirci tarafına geçtik. Şimdi artık tribünlerden destek veriyoruz.
Şimdi imkanlar çok güzel
Şimdi bakıyorum da şartlar çok güzel. Her imkan var. Birinci lig takımlarının imkanı gibi imkanlar var. Bizim zamanımızda nerde böyle imkanlar. Şimdikiler çok forslu. Malzemeler falan hem çok güzel hem de bizim zamanımıza göre çok ucuz. Şimdi futbolcular tesislerde kalıyor, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, para alıyorlar, otellerde konaklıyorlar. Şimdi her şey çok daha güzel. Bizim zamanımızda malzememiz olsa bize yeterdi. Oyuncu malzemesine kendisi sahip çıkar yıkatır ilgilenirdi.
Sahalar çok güzel
Sahaların zeminleri çok kötüydü. Çocuklar taşın toprağın içinde top oynamaya çalışırdı. Şimdi sahaların hepsi halı gibi çim saha. Kum sahada oyuncu bir düşse Allah canını alırdı. Her tarafı yara bere içinde kalırdı. O halde de uf demezlerdi. Şimdiki oyuncular da çok nazlı. Dokunsan sakatlanıyorlar hemen.
Maceralı bir şampiyonluk anımız var
Cevdet’in başkanlığı zamanında bizde yönetimdeyken unutamadığım bir şampiyonluk anımız var. Demirspor ile bizim takımın arasında bir şampiyonluk yarışı vardı. Bizim Beyşehir maçı da şampiyonu belirleyecekti. Çok ince hesaplar vardı. Şampiyon olursak da averajla olacaktı şampiyon olamasak da averajla olacaktı. Beyşehir’in takımı Konya’da Demirspor’a 7-8 farklı skorla yenildi. Bizim de şampiyon olabilmemiz için Beyşehir’i 4-0 yenmemiz gerekiyordu. Beyşehir maça gelmezde hükmen mağlup sayılıp maç 3-0 tescil edilirse Demirspor şampiyon oluyordu. Demirspor’un yöneticileri araya girmiş Beyşehirlilerle konuşmuşlar maça gitmeyin diye ikna etmişler. Bize de bunun haberi geldi. Beyşehir takımı maça gelmeyecekti. Hemen yöneticilerini oyuncularını bulduk. Bir yemek yedirdik. Oturduk konuştuk gelmeye ikna ettik. Neyse bunlar maça geldi. Burada bizde farklı yenip şampiyon olduk. Böyle de güzel bir şampiyonluk anımız var.