Seçimin ateşi söndü diye tahmin ediyordum.
Ama depremzedelerle ilgili yapılan davranışlar ve söylenen sözler, seçimle ilişkilendirilince ikinci tur söylemleri de bu konu üzerinden alevlendi.
Depremzede bir genç kızımızın “Ben insanlık için bizlere yardım ettiler zannetmiştim. Ama oy için yardım ettikleri anlaşılınca kahroldum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum” sözleri her halde vicdanı körelmemiş herkesi duygulandırmıştır.
Ecdadımız “Bölüştükçe tok oluruz” diyerek varken vermenin, yokken paylaşmanın millet olmanın gereklerinden ön önemlisi olduğunu bize miras olarak bıraktığını zannediyorduk.
Demek ki ecdadın mirasını yeterince anlamamışız.
Benim diyeceklerim bu kadar.
Şimdi toprağın adamı Hasan Ekiz’in gönderdiği yorumu paylaşayım.
Uzun süredir okurlarımızdın gelen yorumları paylaşamadık.
Rahmetli Neşet Ertaş, Bayram Bilge Tokel ve şoförü Kayseri’den konserden dönüyorlarmış
Kırşehir civarında yol kenarında çadırların yanından geçerken, Neşet Baba aceleyle arabayı durdurmuş.
“Bu çadırdakiler bizim çocuklar, dönün çadırlara gidiyoruz” demiş.
Dönüp çadırlara varmışlar.
Konserden aldıkları paralar bir torbadaymış. Alın torbayı, içindeki paranın hepsini dağıtın demiş.
Sayın Tokel’in parayı dağıtmayalım, bu paraya ihtiyacınız var demesi üzerine “o zaman yol parasını ayırın gerisini dağıtın” demiş.
Çadırdakiler günlük işlere giden, el emeğiyle geçinen vatandaşlarmış.
Büyükler işe gitmişler, çadırlarda çocuklar ve birkaç ihtiyar varmış.
Tanınmamak için Neşet Baba meşhur şapkasını iyice kulaklarına doğru ve yüzünü gizleyecek şekilde indirmiş.
Parayı dağıtırken, bir çocuk alttan alttan Neşet Babaya bakmaya başlamış ve onu tanımış.
Çocuk, “bu Neşet Ağam değil mi” diye bağırınca, Neşet Baba yanındakilere, “toplanın haydi gidiyoruz” demiş ve acele yola çıkmışlar.
Bayram Bilge Tokel yolda Neşet Babaya “neden telaşlandınız, neden aceleyle çıktık üstat” diye sormuş.
Neşet Babanın cevabı o kadar anlamlı, o kadar büyük ki, insanın boğazı düğümleniyor, gözleri doluyor, yüreği titriyor.
Cevaben, "kim olduğumuz açığa çıktıktan sonra, yaptığımız işin ne anlamı kaldı evlat?” demiş.
Vermek ve paylaşmak Anadolu insanının büyük bir meziyetiyken, giderek veren değil alan, koruyan değil çalan bir topluma dönüşüyoruz.
Allah aklımızı ve vicdanımızı zayi etmesin.
Darısı varlık içinde yüreği darların,
Verdiğini başa kalkan, eza eden, böbürlenenlerin başına.