Tüm üreticilere iyi bayramlar dilemek yanında yaklaşan bayramın adının şeker olmasına gönderme değildi aslında amacım.
Kurşunlu da zaman içinde kurulan arıcılık ormanı, Sarayönü civarında yapılan arıcılık faaliyetleri derken söylemek istediğim şey arıcılık konusunda bu dönemin her sene için bir dönüm ve kırılma noktası olmasıydı.
Her yıl bu dönem arıcılıkta ciddi bir dönüm noktasıdır. Eğer bu zamanlar doğru uygulamalarla geçilemezse hem üretim anlamında hem de arı sayısı ve kolonileri anlamında kayıpların oluşacağı dönemdir.
Arıların şuruplama denilen şekerli suyla beslenmesi, hem de bu beslenme sırasında kovanlar arasında ki beslenme çatışmasından doğan ve kendi içindeki literatürde “yağmalama” ya da “yağmacılık” denilen, kolonilerin birbirini öldürdüğü durumlara kadar varan kayıplar söz konusudur. Ne var ki arı yemi sayılan bu şurupların 24 kiloluk hazır tenekeleri piyasa da 500 tl yi geçti bildiğim kadarıyla.
Elde hazırlanan şeker su karışımları da doğru yapılmadığında yağmacılığa davetiye çıkarmak, arıların şurubu kurutma ve su ihtiyacı dengelerini bozmak anlamında ciddi sıkıntılar çıkarabileceğini ilgilenenler biliyordur.
Arıcılık bölgede yeni yeni artan ve aslında ciddi ekonomik gelir getirebilecek bir çalışma. Ancak tüm bu bölgeselliğin dışında arılar aslında hayatın ciddi bir aktörü. Önceleri doğal ya da çevre sorunları oluşmadığı için sadece teoride kalıyordu.
Ama çevre bozulmaları, iklim değişiklikleri, madencilikler gibi birçok nedenle kovanlara küsüp giden koloniler, arı ölümlerindeki artış aslında çoğu kişinin fark etmediği ciddi bir soruna bizi adım adım götürüyor. Dünya gıda üretiminin %90’ını sağlayan bitki türlerinden 80 ninden fazlasının döllenmesi, çiçeklenmesi, meyve ya da dane tutumunda arılar rüzgar kadar çok ciddi bir etkendir.
Ve dünya da ki arı nüfusu gittikçe azalıyor. Döllenme olmasa bitkinin olmadığı bitki olmadıkça ne hayvanların nede insanların beslenemeyeceğini düşündüğümüzde ciddi anlamda bir tehlike yavaş yavaş üzerimize geliyor.
Önceki yıllarda küresel ısınma, çevre sorunları dendiğinde kimse pek ilgilenmezdi. Entel dantel laflar der geçerdi. Ama yıllar içinde mevsimler kaydı, iklimler değişti. Şimdi de konunun can alıcı elemanlarından birisi olan arılar yavaş yavaş azalıyor.
Tam da buradan bakınca bölge de yavaş yavaş gelişen arıcılık yine her sezon olduğu gibi baharın başlangıcı olan bu ayda ciddi bir dönem yaşar. Arıların yemlenmesi sayılan şuruplama, doğru yapılmadığında ortaya çıkan kovanların birbirine saldırıp ölümlerine neden olmasını getiren yağmacılık sorunlarının yaşanabileceği bir zaman aralığı.
Bir çok açık kaynakta bunlarla ilgili bilgiler ve öneriler var ama her zaman olduğu gibi konuyu bilene anlayana danışmak en iyisi. Arıcılık eğitimi almış kişilerle bu konuya çözüm getirmek en mantıklısı. Şimdi düşünsenize, arıcılık için ormanlar kuruyorsunuz, ekonomik beklenti içerisine giriyorsunuz ama çalışma ve uygulama hatalarından arıların ölümleri, kovana küsme olarak adlandırılan kaçmalar gerçekleşiyor.
Tüm bunların olması sadece koca koca yatırımları boşa çıkarmıyor tozlanmanın azalmasına neden oluyor. Verim kayıpları, bitki üretimi ya da çoğalmasında azalmalar derken doğa da ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Belki bu konu yani arı popilasyonu daha önce ki dönemlerde çevre sorunu, iklim diyenlere entel dantel işler dendiği gibi, sadece başlangıç noktasında şu an ama nasıl ki o entel dantel işler bu gün canımızı yakıyorsa bu konu da inanın o derece de önemli.
Bunu anlamak için zaman geçmesi arıların yok olmasını beklemek gerkecek mi onu da zaman gösterecek. Tam bayrama yakın bir zamanda doğal hayatı etkileyecek bu küçük canlıların bir dönüm noktası yaşadığı zamanda hem bir hatırlatma hem de konuya dikkat çekme amacıyla gazetenin sayfalarına bir not düşmek için paylaşmak istedim.
Arılardan bal, tarladaki pancarda şeker beklentisiyle üretim yaparken tam da denk gelen bir konuydu. Gerek arıcılık gerekse pancar üretimin ortak kırılma noktasında.
Basit ama hayatımızı ciddi anlamda etkileyecek bu ayrıntıyı da aklımızın bir köşesine yazarak güzel bir bayram umudu ve dileğiyle…