Önceki din ve kültürlerde farklı şekil ve amaçlarla da olsa varlığını sürdüren ve İslam öncesi Arap toplumunun dinî hayatında önemli bir yeri olan kurban âdeti İslâm dininde cinayet, şirk, israf, hayvana eziyet ve çevre kirliliği gibi olumsuz unsurlardan temizlenerek, malî ve sosyal nitelikleri bir arada bulunduran bir ibadet halini almıştır.
Malî bir ibadet olan kurbanda ibadet yönüyle birlikte fert ve toplum yararı daha ön plandadır. İslami anlamda kurbanın hayvanın eti veya derisi için kesiminden ayıran temel farkı, kurbanın Allah’ın rızasını kazanma ve isteğine boyun eğme niyetiyle kesilmiş olmasıdır. Bu niyet kurban ibadetinin özünü teşkil eder.
Kur’an’da Maide suresinin 27. Ayetinde Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir ve Kevser suresinin 2.Ayetinde kurban ibadetine doğrudan doğruya [1]işaret edilir.[2]
Birey kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk şuurunu koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de kesmiş olduğu kurbanın etini en yakınlarından başlayarak diğer insanlara dolaylı olarak dağıtması istenmiştir. Böylelikle kurban ibadetinde deruni bir hal olan kulluk bilinç ve iradesini temsil etmiş olur. Kurban Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükür anlamı da taşımaktadır.
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma ruhunu diri tutar, sosyal adaleti temin eder. Yoksulların bulunduğu ortamlarda kurbanın bu rolü daha belirgin biçimde görülür. Zengine kesmiş olduğu kurbanın etini Allah’ın rızası yolunda paylaşma zevkini tattırır, yardımlaşma alışkanlığını kazandırır. Cimrilik hastalığından kurtarır, dünya malına tutkun olmaktan alıkoyar. Fakirin de varlıklı kullar vesilesiyle Allah’a şükretmesine, karamsarlıktan, düşmanca duygulardan kurtulmasına sebep olur.
Montessori’nin duyu eğitim yaklaşımında çocuklar birlikte çalışmayı, planlamayı ve eşyalarını başkalarıyla paylaşmayı öğrenir.3 ([3]İşte kurban etinin ihtiyaç sahiplerine dağıtımını çocuklarımıza yaptırmak suretiyle onların hem duyularını, hem duygularını eğitiriz. Çünkü çocuk, kurban etinin dağıtımını yaparken kime ne kadar götürülecek, nasıl götürülecek bunun planlamasını yapar, aile üyeleriyle birlikte çalışmayı öğrenir ve paylaşma değerini kazanır. Eğer bir çocuk yetiştiriyorsak ona üç şeyi yani sevmesini, merhametli olmasını ve paylaşmasını. mutlaka öğretelim.
İnsani değerler içinde uygulama alanı en kolay bulunan, uygulandığında da insana haz veren paylaşma değeri aslında yaşamımızın içinde her an kendini gösterir. Paylaşımlarımız, maddi manevi çeşitli sebeplerle insanlarla bağlarımızı güçlendirir.
Erdemli olmak; kendini düşünmeden başkalarına yardımcı olmak ; ihtiyaç içindekilere karşı, ne zaman ve nerede olursa olsun, sahip olduklarını paylaşmak ve hizmete sunmaktır.
Bizim için en değerli olanı paylaşabiliyorsak, biz gerçekten çok şanslı insanlarız demektir.[4]
[1] Bardakoğlu, 2002, s.436)
[2] Elmalılı Hamdi Yazır, s.111,602)
[3] Mutlu, Ergişi, Ayhan, Aral, 2012,s.121)