Tahterevalliyi bilirsiniz.
Ben yine de biraz tanıtayım.
Çünkü küçükken çok binmişliğimiz var.
Ortasında iki tarafı da idare eden aparatı olan uzun ve iki ucunda da birer kişinin oturacağı ahşap veya demirden yapılan bir oyuncak.
Biri aşağı doğru indi mi, diğeri yukarı kalkar.
Böylece saatler geçer.
Kazanını yoktur.
Hep biri iner, diğeri çıkar.
İnen tahterevalliyi terk etmediği sürece, sadece inmez, sırayla yukarı da çıkar.
Bu oyuncağa binenlerde yaş sınırı yoktur.
Sadeliğin yanında bazen binicilerin çok sert ayak hareketleri ile heyecan da yaşanır.
Piyasa şimdi aynı tahterevalliye benzedi.
Alım gücü azalınca ücretlere zamlar geliyor, ücrete gelen zam daha cebe yansımadan mal ve hizmet daha yüksek oranda zamlanıyor.
Piyasa sert zam yaparken, vatandaşlar da maalesef kendi kurallarına göre karşılık vermiyor.
Tüketicisinden tepki görmeyen piyasa, aniden ve kafasına göre sert hareketler yapabiliyor.
Önemli ürünler stoklanıyor. Ya da çöpe dökülüp fiyatları biranda artırılıyor.
Yazın ortasına gelinmesine rağmen iki hafta önce yavaş yavaş yerine oturmaya çalışan sebze, meyve ve temel gıda ürünlerinin fiyatları, başta asgari ücret olmak üzere çalışanların ücretlerine zam yapılması ile birlikte aniden yükseldi.
Fiyatı artan sebze ve meyvenin ithal olmadığı, dövizle ilgisinin bulunmadığı eleştirisi karşısında cevap da aynı tonda.
Bahane ise şahane.
“Vallahi bizde rahatsızız.”
Şeker, sıvı yağ ve patates ile soğan stoklayanların yakın çevreleri ile yaptıkları konuşmalarda “Bu yıl iyi para kazandık” dedikleri kulaktan kulağa yayılıyor.
Ücret artışları alım gücünü artırmak için yapılıyor. Birileri haksız kazanç sağlasın diye değil.
Ancak görünen o ki; piyasa alım gücünün artmasına izin vermiyor.
Bu işte bir terslik var.
Kesimde kargas fiyatı 25 bin lira olmayan büyükbaş hayvan, kurban pazarlarında 35 bin liraya yakın fiyata satılmaya çalışılıyor.
Kim kimi kandırıyor anlamış değiliz.
Ev kiraları da bu uygulamaya çok yabancı değil.
Bize bir hikaye anlatılırdı.
Behlül Dânâ Hazretleri, yol üzerindeki bir vîrânenin yıkılmak üzere olan eğilmiş duvarına bakıp sık sık âkıbetini tefekkür ederdi. Yine bir gün derin bir tefekkürle orayı seyrederken duvar âniden çöküverdi. Bu hâdise Behlül Dânâ Hazretleri’nde gözle görülür derecede büyük bir sürûra vesîle oldu. Onun bu büyük sevincine mânâ veremeyen insanlar, merakla ondaki bu değişikliğin sebebini sordular.
Behlül Dânâ Hazretleri, onlara şu cevabı verdi:
“−Duvar meyilli olduğu tarafa yıkıldı!”
Hazretin az evvelki sevincine bir türlü akıl erdiremeyen insanlar, Behlül Dânâ’nın bu sözleriyle iyice şaşkınlaştılar. Bu ifadelerle onun neyi kastettiğini anlayamadıklarından bu defa:
“−Peki, bunda şaşılacak ne var?!” diye sordular.
O ise insanlara, derin tefekkürünün bir neticesi olan şu hikmetli cevabı verdi:
“−Mâdem ki dünyadaki her şey nihâyetinde meylettiği tarafa yıkılıyor, benim de meylim Hakk’a doğrudur.
Yoruma gerek kalmadı her halde.
Anlayan anlamıştır.