Hazret-i Muhammed artık kırk yaşına varmış,
Halinde bir başkalık sezilmeye başlanmış.
Eskiden beri vakarlı, tefekkürlü hali,
Şimdi daha başka ruhi halet içindeydi.
Dünya işinden uzak, inzivayı seviyor,
Sessiz, sade, iddiasız bir hayat sürüyor.
Bu dünyanın şaşağalarından uzak durur,
Gürültüden azade, tenhada sükut bulur.
Hira dağında sevr mağarasına çekilmiş,
Ramazanı burada tefekkürle geçirmiş,
Şimdi özelliği gitmiş, merdiven döşenmiş,
Bu halde bile hacılar çıkmaya üşenmiş.
Mübarek Ramazanı Hira'da geçiriyor,
Oruç haliyle o koca dağı tırmanıyor.
Hira, derin bir sükunet içinde ruhani,
Tefekkür ve murakabe için elverişli.
Ramazan ayı girince azığını alır,
Hayat gürültüsü, fitneden uzak kalır.
Mağarada vakti ibadetle geçiriyor,
Azığı bitince, ailesine dönüyor.
Tekrar nevale alır, mağaraya giderdi,
Kendini orada, ruh alemine verirdi.
O'nda büyük ruhi değişiklikler oluyor,
Cenab-ı Hak O'nu risalete hazırlıyor.
Kulaklarına gaipten sesler geliyor du,
Artık sen ''Allah'ın Rasülüsün '' deniyordu.
Gözüne meleklerden Cebrail görünüyor,
Rüyası gördüğü gibi, gerçeğe çıkıyor.
Bunlar hep insanları risalete, davete,
Çağırmak için di, hazırlıktı hakikate.
O, insanlığın ilahi mürşidi olacak,
O, alemin Hatem-ül Enbiyası kalacak.
Miladın altı yüz on yılı Ramazan'ın da,
Gitme vakti gelmiş, Hira da mağarasına,
Yine eline biraz nevalesini almış,
Ağır ağır dağa doğru adımını atmış.
Yolu alıştığından, yol düşüncesi yoktu,
Başı eğik düşüncesi belli oluyordu.
Mekke halkının sevgi, saygısını kazanan,
Sıdk ve emanetine ''Emin'' ismini alan,
Acaba niçin bu kadar düşünceli idi?
O'nu düşündüren, kavmin dalaletimiydi?
O, büyük gerçeği ve hâkikatı arıyor,
Nasıl bulacaktı bunu, onu düşünüyor.