Sa'îd-İli Nâhiyesi ve Sarây-ini ile İlgili Bazı Kayıtlar (4)

Geçmişten günümüze "Sarayönü"Konya Şer’iye Sicillerinde Bulunan Sa’îd-İli Nâhiyesi İle İlgili Bazı Kayıtlar (1690-1740) (4)

7- Nâmzedden (Nişandan) Ayrılma

Araştırma dönemi Konya sicillerinde, Sa’îd-ili Nâhiyesi’ne âit, nâmzedden ayrılma diye adlandırdığımız 5 adet belge bulunmuştur.

Bunların 3’ü Sarây-ini, 2’si de Lâdik köyüne âittir.

Osmanlı toplumunda nâmzed ifâdesi, nişanlı anlamında kullanılmaktadır. Sa’îd-ili Nâhiyesi’nden mahkemeye gelen nâmzedle ilgili olaylarda, mahkemeye müracaat edenler genellikle erkek tarafı olmuştur.

Bu kayıtlarda genellikle damat adayları, nişanlısını veya nişanlısının velisini da’vâ edip, nişanlı oldukları ve nikah kıymak istediğinde nişanlısının nikaha yanaşmadığını, niçin yanaşmadığının sorulmasını talep etmektedirler.

Bunun üzerine kızın nişanı doğruladığı; fakat nikâh akdi yapılmadığını, kendisinin nişanlısı ile nikâha rızası olmadığını ve dilediği kimse ile evlenmek istediğini söylediği görülmektedir.

Meselâ 6 Şubat 1707 tarihinde, Sarây-ini köyünden Musa bin Veli, yine aynı köyden, Emine bint-i Bektaş Beşe nâm bikr-i bâliğa üzerine açmış olduğu da’vada, Emine’nin 8 sene önce nikâhlanmak üzere kendisi ile nişanlandığını; fakat şimdi nikâhlamak istediğinde nikâha yanaşmadığını, durumun kendisinden sorulmasını taleb etmiştir. Emine ise verdiği cevabda, Musa’ya 8 sene önce nâmzed olup aralarında akd-ı nikâh cereyân etmemekle, hâlâ nikâha rızâsı olmadığını belirterek, dilediği kimse ile evlenmek istediğini söylemiştir.

Bunun üzerine Emine’ye istediği ile evlenme izni verildiği gibi Musa da, açmış olduğu da’vâdan men edilmiştir. Hatta Musa, aynı gün açmış olduğu ağırlık olarak verdiği mal da’vâsından da vaz geçmiştir. Aynı şekilde Lâdik köyünden Hasan bir Bekir de nişanlısı Fâtıma bint-i Yusuf nam bikr-i bâliğa üzerine açmış olduğu da’vâda, Fâtıma’yı 10 sene önce nâmzed ettiğini, hâlâ evlenmek istediğinde nişanlısının evlenmeye yanaşmadığını, sebebinin sorulmasını istemiş, Fâtıma da cevabında, 10 senedir nişanlı olduklarını ve bu güne kadar akd-ı nikâh ettirmemekle şimdi kendisinin de Hasan’dan ayrılıp bir başkası ile evlenmek murâd ettiğini söylemiştir.

Bunun üzerine Hasan da’vâsından men edilip, Fâtıma’ya dilediği kimse ile evlenme izni verilmiştir. Hatta Hasan, nişanlılık süresince verdiği eşyaları da geri aldığını ve Fatıma ile bir da’vâsının kalmadığını ifâde etmiştir.

Nişanlısı ile evlenmeye yanaşmayan ve bir başkası ile evlenmek istediğini ifâde eden kızlara da rastlanılmaktadır. Meselâ Bunlardan bir de Sarây-ini köyünden Emine bint-i Mustafa’dır. Emine, aynı köyden olan nişanlısı Molla Süleyman ile nikâha yanaşmamış ve Hüseyin bin Murâd ile evlenmek istediğini söylemiştir.

8- Evlenme ve Boşanma İle İlgili Kayıtlar

Kadılar evlenme ve boşanma işlerine de baktıklarından, şer’iye sicillerinde bu konu ile de ilgili belgeler bulunmaktadır.

Sa’îd-ili Nâhiyesi’nden gelmiş konu ile 3 adet olay tespit edilmiştir. Bunlardan biri Lâdik, biri de Sarây-ini köyden gelmiştir. İslâm hukûku esas itibâriyle boşanma hakkını kocaya vermiş olmakla birlikte, kadının da istemediği bir evlilikten kurtulabileceği bazı yollar vardır.

Bu yollardan biri de muhâla’adır. Muhâla’a: Kadının kocasına vereceği bir bedel karşılığında veya boşanma esnâsında kocasından alacağı mehr-i mü’eccel, nafaka-i ‘iddet ve me’ûnet-i süknâ gibi bazı haklarından vazgeçmek sûretiyle, kocasını kendisini boşamaya râzı etmesi yoluyla boşanmadır.

Muhâla’a, Osmanlı toplumunda oldukça yaygın bir şekilde uygulanmıştır. İşte bu yolla boşananlardan biri Lâdik köyünden Ayşe bint-i Mustafa nâm hatundur.

Ayşe daha önce kocası olan Hüseyin bin Hâcı Osman ile aralarında ‚hüsn-i zindegânî ve musâfât olmamağla‛ Hüseyin zimmetinde olan 30 bin akça mehr-i mü’ecceli ve 1 sîm kemer kuşağından fâriga olup nafaka-i iddeti ve me’ûnet-i süknası dahi kendi üzerine olmak üzere, 8 ay önce muhala’a ettiklerini söylemiş, Hüseyin de, bütün sözlerinde onu tasdik ederek doğrulamıştır.

Muhâla’a yaptığı kocası ile yeniden nikâhlananlara da rastlamak mümkündür. Meselâ Sarây-ini köyünden Kerîme bint-i Halil nâm hatun, bundan önce muhâla’a yaptığı kocası İbrahim bin Yahya ile, şâhitler huzurunda 1 sîm kemer kuşak, 1 çift altun küpe, 1 al atlas kaftan, 1 bıçak ucu kaftan, 2’şer kat Frengî zıbun, 1 sîm bıçak mehr-i mu’accel ve 4 bin akça mehr-i mü’eccel üzerine nikâh akdi yaptığını belirtmiştir.

Kocası İbrahim de, Kerîme’yi muhâla’adan sonra, yeniden nikâhladığını ifâde etmiştir.

Xxx

Kaynak: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ YAYINLARI: 8

TARİH, KÜLTÜR, SANAT, TURİZM VE TARIM AÇISINDAN ULUSLARARASI SARAYÖNÜ SEMPOZYUMU (24-26 EKİM 2014 KONYA) BİLDİRİ KİTABI

İzzet SAK (Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi.)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Araştırma Haberleri