Bizde meşhur bir Sarı Öküz hikayesi var. Bu hikaye aslında bize asırlardır emperyalist devletlerin sinsi planını da örnekleriyle anlatır.
Yani bu millete ders verir gibidir.
Hikaye bu ya…
Otlakların birinde, bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki çakal sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş. Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan çakallar, iyi beslenemediği için bir çare düşünmüşler.
Topal çakal, yanına bir iki çakalı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış. Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış: "Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün, buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum, bugüne kadar sizlere zarar verdik ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o sarı öküzde. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de, barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizinle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, sizde kurtulun ve yine barış içinde yaşayalım".
Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküzü çakallara vermişler. Bir tek benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.
Bir süre sonra çakallar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk'u istemişler: "Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizleri de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Sizlere saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa, sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim".
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk'u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, çakalların dişleri altında can vermiş.
Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle gelip öküz alıp gitmişler. Sayıları azaldıkça öküzler zayıflamış, çakallar ise küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane dahi ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Öküzler, birer birer çakalların dişlerinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz'ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş," Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı. Sarı Öküz'ü vermeyecektik..."
Bu hikaye fabl türü hikayedir.
Bu hikayeyi, insana, topluma hatta devlete uyarlamak suretiyle bir değerlendirme yapmak ve sonuca ulaşmak da pekâlâ mümkündür!
Hikayeyi analiz etmek ve uyarlamak açısından bir benzetme ile, çakal sürüsünü "emperyalist devletler", Öküz sürüsünü ise "emperyalist devletlere boyun eğenler" olarak ele alalım.
Hikaye de çakallar öküzlere: "Şu öküzü verin, bu öküzü verin, barış içinde yaşamaya devam edelim" diyorlar.
Çakalların barış ile vurguladıkları, tek-tek öküzleri parçalayıp yemeleri ve diğer Öküzlerin de bunu kabul etmesidir. Nasıl ki çakalların doğasında saldırganlık, parçalayıp yemek, yok etmek varsa; emperyalist devletlerin doğasında da saldırganlık ve iç savaş çıkartmak vardır. Toprak kazanmak, ülke halklarını sömürmek ve ekonomik, askeri, siyasal çıkarlarını gerçekleştirmek için ülkelerde iç savaş çıkartmak, emperyalistlerin temel aracıdır.
Emperyalistler kendilerine boyun eğenleri ikna etmek suretiyle bir takım tavizler elde edip güçlenirler, sonra da isteklerinin sonunu getirmeyerek küstahlaşırlar.
Biz millet olarak bu emperyalistlerin ciğerini biliriz. Ama içimizde bunları demokrat ve özgürlükçü ülkeler olarak göstermeye çalışanlar yok mu?
Bizi yoran onlar.