Kan akmasın, insanlar vatanlarında barış ve huzur içinde yaşasınlar diye canını feda eden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve metânet dilerim. Görevi başında yaralanan Mehmetçiklerimize ve polislerimize de şifa için dua ederim.
Yıllardır dini ve milli bayramlarımız ile özel günlerimizde düzenlenen etkinliklerde konuşmacıların kürsüden söylediği “Sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Birlik ve beraberliğimize her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” şeklindeki sözlerin önemini bugün daha çok anlıyoruz.
Farkında mısınız savunma alanı dahil, sağlıkta, turizmde, eğitimde, konutta, gıda da, teknolojik sistemlerde yerli ve milli üretimler yapmamıza rağmen, bu başarıların sevincini doya doya yaşayamıyoruz.
Sözün özü.
Sevinemiyoruz.
Her yeni gün bir sorun.
Bir sıkıntı.
Anadolu da “Ekmeğimizi yedi, üzerimize pisledi” diye bir söz var.
Hakikaten ülkemizin ve milletimizin ekmeğini yiyenlerin yine ülkemize ve bize verdiği zarar, düşmanı aratmıyor.
PKK dahil adını yazmak istemediğim terör örgütlerine en büyük destek ülkemiz içindeki işbirlikçilerden.
Rum ve İngiliz canilerinin elinden şehitler vererek kurtardığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı seçilmiş birisinin de bunlardan farkı kalmamış.
Efendi, İngiliz Gazetesi The Guardian’a verdiği röportajda "Kendi çocukları dâhil daha genç kuşaklara kıyasla, güneyde (Rum tarafında) doğmuş olan kendisinin ve eşinin Kıbrıslı Rumlarla daha duygusal ilişkilerinin bulunduğunu, Türkiye 'ye ekonomik bağımlılığı azaltmak için Güney'in (Rum tarafının) desteğine ihtiyacın olduğunu" söylemiş.
Buna ne denir?
Yorumu size bırakıyorum.
***
Yahu insanın biraz Kıbrıs’ın fethine, İngiliz işgaline ve sonrasında yaşanan olaylara dair bilgisi olmaz mı?
6 Ağustos 1571 tarihinde zaferle sonuçlanan Osmanlı-Venedik Savaşı ile fethedilen bu ada, Anadolu’nun birçok yöresinden göç edenlerin yerleşmesiyle Türkler için yeni bir vatan haline gelmişti.
Ama, Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu dolayısıyla her çağda büyük devletlerin dikkatini çeken Kıbrıs "sömürgeci" İngilizlerin 93 Harbi olarak da anılan 1878 Osmanlı-Rus Savaşında Osmanlı Devletinin düştüğü zor durumu fırsat bilerek yıllık 92.799 sterlin karşılığında kiralamaları sonucu Kıbrıs Türkleri için yaklaşık yüz yıl sürecek acı, gözyaşı ve çilenin de başlangıcı olmuştu. Adaya Rum göçünü teşvik eden İngilizler, resmî görevlere de çoğunlukla Rumları getirdi.
1878-1914 arasındaki 36 yılda siyasî ve idarî güçlerini kaybeden Türkler, 1914-1950 arasındaki 36 yılda ise ekonomik güçlerini kaybetti.
İngiltere’nin bilinçli şekilde uyguladığı Kıbrıslı Türklere vatandaşlık verme politikası adadan göçü daha da teşvik etti. Böylece, Türklerin oranı %20’nin de altına düştü. 1821’de Girit nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan Türklerin başına gelen yok oluşun kendi başlarına da gelmesini istemeyen Kıbrıs Türkleri, Rumlara karşı meşru müdafaaya girişti.
Ancak, Rumlar, Türklere karşı şiddet olaylarını artırdı.21-23 Aralık 1963’te Türklere yönelik gerçekleştirilen ve tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen saldırılarda 364 Türk barbarca katledildi. 103 köy ve 270 cami yakılıp yıkıldı, yaklaşık 25 bin Türk ada içinde görece güvenli yerlere göç etmek zorunda kaldı. Türkler, adanın sadece %3’ünü oluşturan kamplara sıkıştırılarak buralarda yaşamaya zorlandı.
Rum Yönetiminin Türklere uyguladığı saldırıları önlemek için meşru her yola başvuran Türkiye, adadaki Türkleri korumak için 20 Temmuz 1974’te Barış Harekâtını gerçekleştirdi. Efendi Mustafa Akıncı bu tarihi bilgileri senin daha iyi bilmen gerekmez mi?
Bu milletin ekmeğini yiyorsun.
Senin gibiler rahat yaşasın diye biz sevinmeyi unuttuk.