Soğuk havanın en güzel tarafı evde ailecek bir arada olmaktır.
Hatta özlediğin kardeşin, dostun, arkadaşınla da bir araya gelerek doya doya sohbet etmektir.
Bu sohbetler esnasında bazı TV kanallarında yayınlanan tarihi diziler ile bilgi yarışmalarını izlemek, ortamı daha da tatlandırıyor.
Herkes sorulan soruya cevap bulmada biraz heyecan yaşıyor.
Böyle bir akşam bir yarışma programını izlerken Avrupa da uzun yıllardır yaşayan bir bayan sunucunun “Oralarda dostluk arkadaşlık ilişkileriniz nasıl” sorusuna “Biz Türkler çok sıcak kanlıyız. Çabuk kaynaşırız. Sohbet ederiz. Ama onlar bizim gibi değil” sohbeti dikkatimizi çekti.
Başka ülkelerden getirilen çocukların köle gibi kullanılmalarının yanında ayakkabısız bırakılmalarının da Avrupa da yaşandığını duyan yarışmacı bayanın çok şaşırdığına da şahit olduk.
Çünkü bizler 1071 yılından 1923 yılına kadar ecdadımızın çok yakından tanıdığı ve ‘Tek dişi kalmış canavar’ diye tanıttığı Avrupa’yı unutmuştuk.
Unutturulmuştuk.
Şimdi uzun yıllardır bizlere özgürlük ve demokrasi beşiği diye tanıttıkları Avrupa’nın gerçek yüzünü yeniden, tarihi dizilerde ve yarışma programlarında öğrenmeye başladık.
Bu da bir başlangıç.
Avrupa’nın gerçek yüzünü tanımaya Halit kardeşimin gönderdiği ve alıntı diye not düştüğü yılan ve testere hikayesi ile devam edelim.
Bir yılan marangoz dükkanına girer ve köşeyi döner dönmez testereyi görür ve ona doğru ilerler. Testereye temas edince biraz yara alır. O anda dönerek tepkiyle testereyi ısırır ve ağzını çok kötü keser.
Sonra ne olduğunu anlamayan yılan testerenin kendisine saldırdığını düşünüp testereyi tüm gücü ile çepeçevre sararak öldürmek ister. Çok acıdır ki yılan kendini testere ile vahşi bir şekilde öldürür.
Bütün Avrupa’nın yılan gibi bize saldırdığı İstiklal Savaşı’nı unuttuk.
Ama Kıbrıs Barış Harekatı’nı hatırlarız.
1974 yılında yapıldı.
TRT’de ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ diye dizisi de var.
Avrupa’nın vahşeti orada da çok iyi görülüyor.
1974 geride kaldı diyenler 1992 yılında başlayan Bosna Savaşı’nı hatırlarlar.
Avrupa’nın hep birlikte Müslümanları nasıl katlettiklerini görürler.
Soğuk hava olmasa evlerde ailecek oturmayı bile unutmuştuk.
Bırakın tarihimizi hatırlamayı, dede ile torun kucaklaşması dahi masal olmaya başlamıştı.
Baba ile oğlu, anne ile kızı arasında mesafe iyice açılmıştı.
Ağırlıklı olarak Restaurantlar, Cafeler buluşma adresi olmaya başlamıştı.
Teknoloji neyi veriyorsa onu alıyorduk.
Gerçeği unutuyor, sanalı tutuyorduk.
Soğuk hava bize iyi geldi.
Başkasını bilmem ama bana çok iyi geldi.
En azından sohbetimizde olmasa bile yarışma programında, tarihi dizilerde kendimizi görmeye başladık.
İnsan hakkının, demokrasinin, özgürlüğün anlatıldığı gibi Avrupalının yaşatmadığını hatırladık.
Şükürler olsun.
Buluşma yerlerimiz de sanaldan çıkınca gerçekler daha çabuk gün yüzüne çıkıyor.