Amerika İngiltere ve Avrupa ülkelerinin tezgahıyla Rusya, Ukrayna ya saldırdı.
İkinci dünya savaşının başlangıcında da Nazilerin Rusya ya saldırısında Amerikan tezgahı vardı.
Amerika, Rusları frenleyen Afganistan ve Çeçenistan’a da görünmeyen yüzü ile çok zarar vermişti.
Amerika Kuveyt’i işgal ettin diye sahte bahanelerle Irak’a savaş açmıştı. Adını koalisyon güçleri koydukları birçok AB ülkesi ile de anlaşıp Irak’a karadan ve havadan saldırmışlardı.
Suriye’de de, Libya’da da aynısını yaptılar. ABD ve Rus uçakları Suriye’yi, Fransız uçakları Libya’yı bombaladı.
Çoluk çocuk demeden binlerce masum vatandaşı gözlerini kırpmadan katlettiler.
Aynı Amerika ve AB ülkeleri Rusya’nın Karadeniz de önünü açmak için Ukrayna’yı “Sizi AB’ye, NATO’ya alacağız” yalanıyla tezgaha getirdiler.
Savaş başlayınca da Ukrayna’yı Kırım da yaptıkları gibi yalnız bıraktılar.
Aylardır yazıyoruz.
Hedef Türkiye
Hedef Türk Birliği diye.
Hala anlamadıysanız diyecek bir sözümüz yok.
Zamanı gelince önce size anlatırız.
Türkiye’den giderken hakaret edenler vardı ya; şimdi yalvarıyorlar, “Beni Türkiye ye götürün” diye.
Geçtiğimiz hafta köşemizden paylaştığımız “Karadeniz de aynı oyun” başlıklı yazımızdan sonra okurlarımız sağ olsunlar yine bize hikaye göndermişler.
Önce Musa beyin alıntı diye belirtiği kaplumbağa hikayesini paylaşayım.
Tam bizim ana muhalefetin içini anlatıyor.
Suları biten iki kaplumbağa, su almak için Okyanusa gitmeye karar verirler.
Yola çıkarlar ama ancak okyanusa 20 yıl sonra varabilmişler.
Oraya varınca kovayı almayı unuttuklarını görürler.
Sen git, ben gideyim tartışmasından sonra birisi ben gelene kadar su içmezsen ben giderim der.
Anlaşırlar.
Biri okyanusun kenarında beklemeye başlar, diğeri de yola çıkar.
Aradan yıllar geçer ama, gelen giden yok. Okyanusun kenarındaki kaplumbağa dayanamaz su içmeye çalışırken, çalıların arasından bir ses.
“Bak böyle yaparsan kova almaya gitmem.”
Ali abinin gönderdiği de boş karton hikayesi.
Hikaye bu yaaa.
Adamın biri İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için taksi çağırır. Ücrette anlaşarak, İçine önceden taş doldurduğu bir karton alır yanına. Ankara’ya yaklaşınca hanımını arıyormuş gibi yapar ve kısık bir sesle “Hanım, hayalimiz gerçek oldu, az sonra 1000 altınla birlikte yanındayım” der ve kapatır telefonu.
Ankara’nın girişinde taksiciye döner “Şoför kardeş çok susadım, sağa çek de bir su alıp döneyim” der. Kartonu arabada bırakıp iner ve hemen bir bakkala girer. Kısa bir süre oyalanır ve geri döner. Fakat altınları duyan taksicinin yerinde yeller eser.
Adam sakin bir şekilde bakkala geri döner ve ;
“Hemşerim elinde boş bir karton var mı?” diye sorar
Bakkal: “Ne yapacaksın boş kartonu?” der.
“Kayseri’ye gideceğim de..."
Bu da Amerika, İngiltere ve Rusya’yı anlatıyor.
Demokrasi, insan hakları, özgürlük yalanlarıyla kandırdıkları ülkeleri ve insanlarını perişan ediyorlar.
Biz bunları zaten ezelden tanıyoruz da; tanımamakta ısrar edenlere anlatmaya çalışıyoruz.