Bir milletin direnişinin tarih yazdığı yılları yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 99. Yıldönümünü kutladık.
Birbirinden güzel süslerle donatılmış okulları, Milli Mücadele yıllarının kıyafetleriyle ve halk oyunları giysileriyle bayram yaşayan öğrenciler ile ailelerini hiç bu kadar neşeli göremezsiniz.
Her taraf cıvıl cıvıl.
Şairin dediği gibi;
Sanki her tarafta var bir düğün.
Çünkü, en şerefli en mutlu gün.
Bugün yirmi üç Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan
Türkiye’nin ilk Milli Bayramı.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Ancak 19 Mayıs 1919 ile 23 Nisan 1920 ve 29 Ekim 1923 tarihleri arasında ecdadımızın yaşadığı çileyi hatırlamak ve unutmamak gerekir.
Milli Mücadele yıllarının azim ve kararlılığı küçük beyinlere iyi verilmeli.
1900’lü yıllardan itibaren sürekli olan savaşlarla yorgun düşen ecdadımız, 23 yıl boyunca hem yokluklarla hem de başta İngiltere olmak üzere dış devletlerle kendi topraklarında bağımsızlık savaşı vermiştir.
Kadınlarımız sırtında çocuğu, başında yaşmağıyla kağnının yanında cepheye erzak ve cephane taşımıştır.
Yağışlı havalarda bir mermi heba olmasın diye hastalanma riskine rağmen, kendi örtüsünü cephanenin üzerine örtmüştür.
Boş kovanlar tamir edilerek yeniden cephane haline getirilmiş, baba oğluna, oğul da babasına kovanlara yaptıkları işaretle ‘hayattayız’ mesajı yollamıştır.
O yıllar öyle bir yıllardır.
Neslimize o günleri unutturmak için de, bugün içimiz tuzaklarla doludur.
Son Osmanlı Meclisi Amasya Görüşmeleri’nde alınan kararlar üzerine 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı.
Mecliste İstanbul Hükümeti ve Anadolu halkını temsil eden milletvekilleri bulunuyordu. Mecliste bulunan Müdafaa- i Hukukçular, Rauf Bey’in başkanlığı altında “Felah-ı Vatan Grubu” adıyla bir grup kurmuşlardır.
Meclis-i Mebusan’ın yaptığı en önemli faaliyet Misak-ı Millî’yi kabul etmesidir. Osmanlı Mebusan Meclisi’ndeki iradenin kendisini Misak-ı Milli olarak göstermesi, tam bağımsızlık kararı alınması üzerine itilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal etmiştir.
Başta İngilizler İstanbul’u işgal etmekle kalmadılar. Meclisi Mebusan’a kapattılar. Millî Mücadele taraftarlarını yakalatıp tutukladılar. Hatta Mebuslar dahil Malta’ya sürgüne gönderdiler.
O yıllarda Ermeniler üzerinden Osmanlı ya öyle baskı kurdular ki; gerçekleri bulamadıkları için o gündür bugündür kendi yaptıkları soykırım ve mezalimi, bizim üzerimize yıkmaya çalışıyorlar.
İstanbul’un işgalinden sonra Ankara’ya kaçabilen milletvekilleriyle birlikte Meclisin 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verildi.
23 Nisan 1920’de 115 milletvekilinin katılımıyla bir Meclis açıldı.
Mebuslar maaş almadı. Kalacak yerleri olmadığı için hem yiyecek, hem de yatacak yer sıkıntısı içinde çalıştılar.
Tek hedefleri ülkemizi düşman işgalinden kurtarmaktı.
Bugün bizim seçimlerimizi sorgulayan batının gerçek yüzünü size bir kez daha hatırlatayım.
“Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanan İtilâf devletleri Osmanlı ülkesinin değişik bölgelerini işgal etmişlerdi. Bu durumda yapılacak bir seçimde, işgal altındaki bu bölgelerden Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na mebus seçilmesi adeta imkansız gibi görülüyordu.”
Demokrasiden yana olduklarını söyleyenlerin yaptıkları işte buydu.
Benim ülkemin bazı bölgelerini haksız şekilde savaşmadan işgal ettiler. İşgal ettikleri yerlerde de halkın hür iradesine saygı göstermediler.
Biz ülke olarak öyle acılar çektik ki; Milli Bayramlarımız bize takvimden bir gün olarak çıkmadı.
Biz bu bayramları ecdadımızın kanıyla ve canıyla dünyaya ilan ettik.
Doya doya kutlayın.
Kutlama sesleriniz ve neşeniz dünyanın öbür ucundan duyulsun.
Şehitlerimizin yattığı yer, cennet mekan olsun.