Tersin tersi düzdür. Böyle bitirmiştik geçen hafta. Ama daha önceki haftalarda da sizinle bir sohbete de entel dantel işler başlığı atmıştım. Uzun yıllar önce entel dantel denilen çevre konularının on yıllar sonra artık nasıl canımızı yakmaya başladığından konuşmuştuk. Kısacası bu gün olan biteni değerlendirebilmemiz aslında tamamen bakış açımıza ve bu gün yaşadığımız sorunlara bağlıdır.
Bir şey ters mi? Soru sormak yani. Bir şeylerin ters olup olmadığını bilmemiz bile bakış açınızla ilgilidir. Allah ın suyu değil mi dediğimiz su tükendi. Göller kurudu. Bir şey olmaz havaya karışır gider dediğimiz havaya bi şey oldu. Artık kirli.
Uzun edebiyatların kısa yolu ama ukalalık demezseniz öğrenin lütfen. Zaman, teknoloji, alışkanlıklar kısaca her şey değişti. Değişiyor. Odalara, bilenlere sorun. Okumak istemiyorsanız da internette her türlü videoyu izleyin. Biriktirin. Bildiğimiz dünya değişiyor.
Değişmeyen tek şey ise insan doğasının temel özellikleri. Bilim kurgu filmlerindeki hapla hazır beslenme günleri gelir mi bilinmez ama gelecekse de o günlere kadar insanlar yemek, içmek zorunda. Yani tarım bir şekilde hayatımızda olacak.
Ve çoğu insanın bırakıp terk ettiği tarım aslında tam aksine değerleniyor. Gıda krizi ihtimalleri gibi birçok uzayıp giden konu.
Tam da burada üreticinin artık daha akıllı daha bilgili olması gerekiyor ama o üreticinin şu an ki rolü sadece üretmekle ilgili. Pazara ve elde edeceği gelire müdahale şansı zayıf.
Bunun önünü açan şey ise tarımsal yapılar. Kooperatifler, birlikler gibi oluşturulacak yapılar yani.
Tam da burada Türkiye tarımının ekonomik temel sorunu ve bakış açısını düşünmek gerekiyor. Parçalı ve küçük topraklarla birlikte, sadece geçimlik dediğimiz kendi hayatına yetecek yâda birazda yatırım yapabilecek normal üretici ile artık sanayi tipi kar amaçlı üretime girmiş işletmeler ya da şirketler. Bu ikili yapının her hali ülke tarımı oluyor. Mesela 5200 sayılı tarımsal birlikler kanununda tüzel ya da gerçek kişi üye olabilir der. Yani bilindik çiftçi de tarım şirketi de aynı şartlarda yarışa başlar.
Kooperatifler ya da birlikler kabaca söylemek gerekirse dayanışmayı ve birbirini kollamayı ön planda tutarken şirketler karı ön planda tutar ama yarışa eşit şartlarda başlarız. Üç silahşörlerin birimiz hepimiz için fikri ya da tek silahşörlük farkı.
1850 lerde İngilterde başlayan kooperatif rüzgârının Osmanlı da ki etkilerinde de temel mantık çiftçiyi tefeciden ve o dönemde paraya hâkim gayrimüslümlerin faizciliğinden korumak olarak yola çıkılmış. Uzun bir tarım tarihi. PDF olarak indiriliyor sayfa. Meraklısına kopyala yapıştır bırakayım:Ama uzun haliyle arama yapacaksanız ” Türkiye de kooperatifçilik üzerine-Dergi park” olarak bulabilirsiniz internette.