TEKNOLOJİNİN HÜRRİYETİ

Sabah erkence uyanan Veli, işe gitmek için aceleci bir tavır içindeydi. Her zaman olduğu gibi kahvaltısını yol üstünde yapacaktı. Lavaboda suyu yüzüne iki üç kez çarpıştırdıktan sonra elbisesini giyip yola koyuldu. İlerideki...

Sabah erkence uyanan Veli, işe gitmek için aceleci bir tavır içindeydi. Her zaman olduğu gibi kahvaltısını yol üstünde yapacaktı. Lavaboda suyu yüzüne iki üç kez çarpıştırdıktan sonra elbisesini giyip yola koyuldu. İlerideki simitçiden bir poğaça alıp iki dakika tıkıştırmanın ardından yola kaldığı yerden devam etti.

Tramvay durağına yaklaşınca biletinde para olup olmadığını hatırlayamadı ve var olduğunu umarak kartını turnikeye okuttu. Turnikeden ‘dot’ sesi gelince kartta para olmadığını anladı ve gişeden 10 tl yükletti. Bu arada bekleyen tramvayı kaçırmıştı.

Yeni tramvay gelince bindi. İçerisi her zaman olduğu gibi sıkışıktı. Boş koltuk bulamayınca ayakta beklemeye karar verdi.

Çoğu kez ayakta yolculuk yapan Veli, bugün yanındaki koltuk boşaldığı için şanslıydı. Koltuğa oturdu ve bilmem kaç defa seyrettiği dar evlerin cephelerine tekrar baktı. Canı sıkılmıştı ve cebinden telefonu çıkararak yeni yüklediği oyununu oynadı. Oyun oynarken kendini özgür hissediyordu.

İneceği durak gelince koltuğundan doğruldu ve birbirine yapışık insanların arasında zar zor kendini dışarı attı. Ofise vardığında patronundan yediği klasik fırçanın tekrarını yaşadı. Sonra masasında bekleyen dosyaları eline aldı ve işe koyuldu.

Saat beş olmuştu. Ofisten çıkan veli evine gitti. Ailesiyle akşam yemeğini bitirince, hemen hemen her gün cereyan eden kumanda kavgası başladı. En sonunda kumandayı eline alan veli, kanalları şöyle bir dolaştı. Kumanda tuşları arasında kendini hür hissediyordu. Tuşların gıcırtısıyla birlikte değişen kanallar, Veli’yi beş dakikalığına mutlu hissettirmişti. Veli’nin oğlu Murat ise TV de bir şey olmayınca bilgisayar oynamaya gitti. Murat ta 24 saatini bilgisayara vermekten çekinmezdi. Onun özgürlüğü ise bilgisayardı.

Yatma vakti geldiğinde ise hepsi yatağına çekildi ve benzeri tekrar edecek olan yarını beklemeye başladılar…

100 kişilik tramvaya 500 kişinin binmesi… Bizim telefonu kullanmamız gerekirken telefonun bizi kullanması… Dar binalar ve dar yaşamlar…

Teknolojinin hayatı kolaylaştırdığı söyleniyor. Ancak nasıl kullanılacağı bilinmezse hayatı zorlaştırıyor.  Modernizmin bize vadetmiş olduğu özgürlükler, kumanda ve telefon tuşlarının etrafında cereyan ediyor. Makineler bize zaman kazandırması gerekirken bazen zaman kaybettiriyor.

Modernizmin dayattığı yeni yaşam biçimleri, hayatı belli başlı ögeler etrafında sınırlamaktadır. Bu gibi sebeplerden dolayı kendimize yeni alanlar üretmemiz gerekir. Mesela kitaplarla meşgul olmak gibi… Başta Yüce Kitabımız olmak üzere kitaplar okuyarak, tuşlar arasında kaybettiklerimizi satırlar arasında kazanabiliriz. Tabi bu durum hangi kitabı okuduğumuza da bağlıdır. Faydalı kitapları ararken kuyumcu titizliğinde olunmalıdır.

Makineleri yerinde ve zamanında kullanarak yaşamımızı kolaylaştırabiliriz. Bu şekilde teknolojiyi amacına uygun kullanmış oluruz. Aksi halde insanların hürriyetinden çok teknolojinin hürriyetini konuşuyor olacağız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri