Gelen bu soğukların bahar aylarında bereket getirmesi dileğiyle tüm üreticilere tüm bölge halkına selamlar.
Soğukların diyorum çünkü kışlık bitkilerin kışlık olmasının özelliklerinden birisi de soğuklanma ihtiyacıdır. Ürün ve çeşide göre belli bir süre soğuk hava etkisinde kalması gerekmektedir.
Tarım deyince bitkisel üretimden bahsediyoruz oysa hayvancılık da Sarayönü bölgesinde ciddi bir tarım konusu ama açıkcası zooloji ve veterinerlik konularda eğitimim yok.
Tarım bu anlamda sadece toprak, bitki, ağaç ya da traktör değildir. Zamanla başka arkadaşlarında hayvancılık konusunda bir şeyler paylaşması umudu gerçek olur inşallah.
Konuya buradan girerken hem bir eşitsizliği söyleyebilmek hem de aslında bakış açımızı eleştirebilmeyi düşündüm. Hayvansal üretime dayalı tarımda hem bölge de hem ülke de ciddi bir faaliyet aslında.
Genel anlamda tarımı bitkisel üretim ile alırken hayvancılığa dayalı tarımı ikinci planda tutma alışkanlığımız gibi tarım dediğimizde yıllardır aklımıza gelen artık büyülü bir kelimeye dönüşen “sektör” sözü artık önceliğimiz oldu.
Üretici youtube daki tarım videolarında ürünlerden memnuniyetini anlatmaya mecbur bırakılmış, ne denirse dinleyen, ne fiyat verirlerse idare eden ya da bu anlamda başına ne gelirse yaşamaya zorunlu kalmış bir kader mahkumu gibi kaldı. Sanki sektörler yarı açık ceza evi üretici de cezasını tarım yaparak çekmeye hüküm giymiş bir mahkum.
Sonra laf açıldığında klasik örneklerimiz var. Konya ovası kadar Hollanda diye başlayan cümlelerimiz. Ne yapmış bu Hollanda ya da Avrupalılarda tarımı üreticisinden sanayisine toplamda bir sektör haline getirmiş.
Çokbilmişlik yapmadan size bir araştırma sonucundan bir tez çalışmasından bahsedeceğim.
Detaylı bir çalışmanın size derdimi anlatabilecek kadar aktarımını yapayım. (Google aramaya arupa birliğinde ve Türkiye de tarımsal örgütlenme yazarsanız tarımorman.gov.tr sayfasından bulabilirsiniz. Semiha Köroğlu’na ait tez çalışması)
Zaman ayırıp okumanızı isterdim. Oradan okuyup burada anlatmaktansa kaynağa direkt ulaşın bence.
Peki ne yapmış bu Hollanda ya da tarımda üretici sayısı nüfusun %10 nu bulmayan diğer ülkeler. Öncelikle üretimi ve üreticiyi yani çiftçiyi değerli yapmışlar.
1886’da ilk süt, 1887’de ilk sebze kooperatifi ve 1896’da ilk tarım kredi kooperatifi faaliyete geçmiş ve kooperatifçilik hareketinin gelişmesi diğer bazı AB ülkelerine göre daha hızlı olmuştur.
Hep diyoruz ya olumlu ve iyi anlamda Avrupa şöyle Avrupa böyle ama o coğrafya o kafa yapısına gelinceye dek savaşlar, kıtlıklar, salgınlarda kırılmış. Genetik olarak akraba sayılabilecek ülkeler uzun yıllar birbiriyle savaşmış. Siyasal olarak kominizmi de faşizmi de yaşamış. Bir çok farklı hayat tecrübesinden sonra farklı ve bambaşka bir yapı kurabilmişler. Bu yazı bir Avrupa övgüsü değil ama geçirdikleri süreçlerin sonunda bir daha kıtlık yaşamamanın çözümünü aramışlar. Kralların vergileri için tarım yaparken helak olan üreticinin gücünü hayata çevirmenin yollarını aramışlar kısaca.
Üretimi öncelikli hale getirmenin gücü temelde üreticiden yani çiftçiden geçer.
Üreticinizin bilgi birikimi kısıtlıysa, ekonomik direnç noktaları yoksa bu günlere gelmemiz kaçınılmaz. Türk tarımının iyileri kötüleri anlamında bir araştırma yapın. Açık kaynaklar her yerde var.
En önemli ve kırılgan nokta ekonomik konuda aracılar sistemidir. Ürünün tüketiciye ulaşmasında ki güçlerini %45 olarak görürsünüz.
İkinci olumsuzluk doğal olarak girdi maliyetleri. Üçüncüsü ise tarım arazilerinin çok dağınık ve küçük olması.
Ekonomik olarak herkesin yüzlerce dönümünün olmamasının yanında verasetle paylaşımın etkin olması. Çok basit bir soru. Boş verin konunun felsefik halini. Bir kaç komşu tarla anlaşarak sınırları kaldırsa, arazinin orantısı ölçüsünde hesaplanarak gelirler paylaşılsa, girdi maliyetlerine etkisi ne olur sizce. En basit haliyle yastık başı denilen tarla sürerken ki traktör dönüşleri bile size birkaç depo kazandırmaz mı?
Ve en temelde Sarayönü’sü Türkiye’si dışında tüm dünyayı etkileyen ekoloji yani doğa ve çevre sorunları. Su, iklim gibi konular.
Haftaya da bu konu da biraz daha sohbet edebilmek umuduyla neden böyle bir başlığı attığımla bitireyim. Aslında tamamen geometrik bir çıkış noktası var.
Bir şey eğer ters duruyorsa tekrar ters çevirin. Düzelecektir. Kısacası tersin tersi düzdür.