Cansu odasında roman okuyordu. Ertesi gün öğretmenine anlattı. Çizgi romanda kral vardı. Bu kral kendisini sevmeyen insanları ülkesinden kovdu.
Bizim ülkemizin kralı kim?
-KRAL MI? Ülkemizde kral yok.
Bizde CUMHURİYET DÖNEMİ var. Herkes fikrini özgürce söyleyebilir.
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edildi. Ülkemizde halk kendi yöneticisini kendisi seçer...
BAYRAK Göz açıp gördüm seni, Kanımla ördüm seni, Allah'ım eksik etmesin, Üstümüzden gölgeni...
TÜTEN her gün ocağın, Sevgi dolu kucağın, Sende diner gözyaşım, Sende dinlenir başım, Sende tatlıdır aşım...
İNSANIN içini dökmeden, edemediği dakikalar olur. DOSTLAR bu dakikalarda önem kazanır, her şey dosta söylenmez, bir gün gelir sırlar malzeme yapılır...
GÜNLÜK kişinin kendisi ile alçak sesle konuşmasıdır...
YAŞAM Uzun gibi görünse de, çabuk biter. Gidilecek yol zordur. İnişli çıkışlı, dolambaçlı, dikenli. . bu engellerin ne zaman karşımıza çıkacağını bilemeyiz...
YALAN hastalığa benzer, yaşayabilmek için hücrelere saldırır. Yaşamımız vücudumuzun hücreleri arasındaki, iş birliğine bağlıdır. YALAN bu işbirliğini bozar. Hücreler birbirinden bağımsız çalışır. Vücudun görev sistemi bozulur.
ÇALIŞANIN dinlenmesi gerekir. Yorgunken üretim azalır. Uykusuz geceden sonra beynimiz çalışmayı reddeder.
İNSANLAR ağaç gibi büyür. Kökleriyle topraktan beslenir, suyu emer, kökleri sağlamsa, fırtınaya dayanıklıdır. İNSAN da kendini geliştirirse güçlenir.
SON yıllarda iklim hızla değişiyor. Kış geç geliyor çabuk geçiyor, yağmurların hızı farklı. BEBEKLER anne kucağını, çocuklar eğlendikleri yerleri, yaşlılar rahat ettikleri yerleri hangi duygularla severse, vatanını da aynı duyguyla sever.
GECE yarısında da çalsak, kapısını buyurun deyip bize içini açar kitaplar. Başarının sırrını yakalarız.
İSTANBUL ortasından denizin geçtiği, güzel şehrimizdir. Bin yılı aşkın tarihi ile, nice ülkelere başkentlik yapmıştır. Her semti ayrı bir tarih kokmaktadır Cazibesi yıllarca sürecektir.
BİLİM Özgür bir ortamda filizlenir. Büyüyüp gelişmesi, ekonomik koşullara bağlıdır. Bilimsel çalışmalara yeterince kaynak ayrılmazsa filiz kurur, ya da cılız kalır.
MUTLULUK, sürekliliği olan bir duygu değildir. ÖFKE, üzüntü, diğer duygular gibidir...
... yaşadığımız anı hissederek doyasıya yaşamalıyız. İlişkiler iki taraflı, sorunun nedeni biriyse, öteki de, büyümesine ve çözümlenmemesine neden olmuştur. İlişkilerde karşı tarafı sürekli suçlamak, yaralı yüreğin çığlığıdır. Yüreği kanamıştır. Doğrudan istemez, dolaylı acı verir.
Sıcacık bir el, kuvvetli kement yapar gibi sarılma, güzel bakış, güleryüz, sakin, sessiz bakışlar, iki damla gözyaşı... yaşları silen, saçtaki yaprakları toplayan parmaklar... omzuna başını koyunca, kokusunu içimize çektiğimiz yürekler olursa... gerisini sizler anladınız... . HERŞEY bir hayalle başlar. Günümüzdeki teknolojik ürünler, yıllar önce insanların hayaliydi... şimdiki hayallerimiz de geleceğin teknolojik ürünleri olacak...
HER ŞİİR duyguların mısralara dökülmüş halidir...
KONUŞURKEN Güleriz, kaşlarımızı çatarız veya kaldırırız. Bir noktayı vurgulamak için, parmağımızı veya yumruğumuzu havaya kaldırırız. Oturma şeklimiz bile, ağzımızdan çıkanlardan, farklı bir hikâye anlatarak, doğruyu söyleyip söylemediğimizi belli edebilir. PANDOMİM sanatçıları gibi, konuşma olmadan, anlatılır. Yüz ifadeleri konuşmaya yardımcıdır. Kaşımızı kaldırarak inanmadığımızı, göz ve ağzımızı açarak şaşırdığımızı, gülümseyerek sevindiğimizi anlatırız. Yaparken konuşmayı bölmeyiz. Vücut diliyle düşünceleri anlarız. Kollarımızı kavuşturarak, sana katılmıyorum demek isteriz...
ÇAYDA çıra yanıyor, YANIP yanıp sönüyor, USUL yürü yavaş bas, ENGELLER uyanıyor. ÇAYDA çıra yüz çıra, YANIYOR sıra sıra, YÂRİM keklik ben avcı, GEZERİM ardı sıra...
O günden sonra düğünlerde, kına gecelerinde bir oyun oynanmış. Sanırsınız ki ay bulutların ardına girmiş. ÇAYDA ÇIRA demişler adına, doyum olmaz seyretmenin tadına... Sara Gürbüz ÖZEREN (Kısaltılmıştır)...
Saygılarımla...