Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Temizel, Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetinde yarın kutlanacak olan Nevruz’u bütün yönleriyle anlattı.
İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Nevruz’un geniş bir coğrafyada kutlandığına dikkat çekti. Güçlü, “Herkes kendi kültürüne göre değerlendirme yaptığı için Nevruz’da ittifak etmek mümkün değil. Türkler Ergenekon’a düştüğü dönemde, dışarıda devletleri olduğunu bilip, çıkacakları günü beklemiş, çıktıktan sonra da o günü yeni bir takvimin başlangıcı kabul etmiş. Mart’ın 21’i, bir diğer deyişle Mart dokuzunu İran sistemleştirip, merkezine kendini aldığı bir kültür havzası oluşturmak istedi” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen Prof. Dr. Ali Temizel, video sunum eşliğinde yaptığı konuşmada, Nevruz’un tarihçesini ve hangi ülkelerde nasıl kutlandığını anlattı. Nevruz’un, 2009 yılından beri İran, Hindistan, Pakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkiye, Irak, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan, Kazakistan ve Azerbaycan gibi kültür, dil ve din birliği olan 12 ülkenin ortak kültürel mirası kabul edildiğini söyleyen Temizel, “UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak tescillenen Nevruz'a, Türkler tarih boyunca kutsallık atfederek, ona dini ve milli bir bayram niteliği yüklemiştir. Eski çağlarda, Türklerin geniş katılımlı dini etkinlikleri, bir festival havasına bürünme özelliğine sahiptir” diye konuştu.
Nevruz’un; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ECO’nun, yani EİT’in ardından adı geçen ülkeler için en büyük ortak kültürel hareket alanını oluşturduğuna da işaret eden Temizel bir öneride bulunarak, “Başta Nevruz Bölgesi ülkeleri olmak üzere zamanla diğer bölge ülkelerinin de katılacağı büyük çaplı kültür, spor ve müzik organizasyonları düzenlenmelidir. Bunlardan birincisi Türkiye’de olmak üzere (Nevruz ülkeleri uluslararası müzik festivali) ve uluslararası (Nevruz Kupası futbol turnuvası) düzenleyerek Nevruz konusundaki etkinliğimizi daha da ortaya koymuş oluruz” ifadelerini kullandı.
Toplumların ve milletlerin bazen yalnızca kendilerine özgü, bazen de diğer toplum ve milletlerle ortak oldukları insanlık değerleri olduğunu, bunların başında da ortak dinden ve ortak kültürden, ortak coğrafyadan, benzer mitolojiden dolayı birlikte kutlama geleneğini kazandıkları ve aynı zamanda sevinç ve coşkuyla kutladıkları dini ve milli bayramlar geldiğini anlatan Temizel, “Nevruz kutlamaları da bu tür ortak sevinç ve coşkulardan biridir. Farsçada (yeni gün) anlamına gelen Nevruz, 21 Mart’ta Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar, İran, Pakistan ve Hindistan gibi dünyanın kuzey yarım küresinde geniş bir coğrafyada yaşayan milletler tarafından kutlanan yılbaşı veya bahar bayramıdır ” diyerek sözlerini sürdürdü.
Devletlerin ve milletlerin dini ve milli bayramları olduğunu, Nevruz’un da dünyanın kuzey yarım küresinin ortak bahar bayramı oldupunu kaydeden Temizel, “Dolayısıyla bu kutlama yapılırken bir ülkenin, bir milletin, bir kavimin, bir dilin ve buna benzer bir dönemin adı zikredilmemelidir. Bu durum Nevruz’un alanının ve tarihi geçmişinin daraltılmasına sebep olur. Böyle bir durum Nevruz adına kültürel milliyetçiliği doğurur ve insanların birbirinden uzaklaşmasına sebep olur ve Nevruz, ortak coğrafyanın kültürü, geleneği, coşkusu olmaktan çıkar” şeklinde konuştu.
Genelde dünyanın, özelde coğrafyamızın ortak kültür, edebiyat ve tasavvufi şahsiyetlerinden biri olan Mevlana’nın, “Aynı dili kullanmak, akrabalık ve bağlılıktır. İnsan, yakın olmayanlarla bir arada tutsak gibidir. Nice aynı dili konuşan Hindu ve Türk vardır, nice yabancılar gibi iki Türk vardır. Öyleyse yakınlık dili bizatihi başkadır. Aynı duyguları paylaşanlar aynı dli konuşanlardan daha iyidir” dediğini aktaran Temizel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nevruz, İslam öncesi dönemlerden günümüze kadar bölge milletlerinin ortak kültürlerinde yer alarak etkisini her geçen gün artırarak devam ettirmektedir. Tarihte pek çok devlet tarafından bayram veya gelenek olarak kutlanan Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde farklı etnik gruplarda farklı bir anlama ve muhtevaya sahip olmuştur.
Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlerin arasına karışmış ve o kültürler içinde benimsenerek yer edinmiştir. (Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma, uyanma, dirilme) gibi nitelikleriyle günümüze kadar gelmeyi başarmış ve bütün Türk dünyasının ve Avrasya’nın ortak kültür mirası olmuştur. En eski Türk âdetlerinden, bayramlarından biri olduğu bilinen Nevruz, kültürel iletişimin bir gereği ve sonucu olarak çeşitli kültür çevrelerinde farklı anlamlara gelmekte, farklı isimlerle anılmakta ve kutlanmaktadır.”
Konuşmasının devamında Nevruz’un hangi ülkelerde ne tür programlarla kutlandığını görüntüler eşliğinde anlatan Temizel’e program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlüğü tarafından kitap ve belge takdim edildi.